İçeriğe geç

Mevlana Sözleri – Mesnevi (1. Cilt – 10. Bölüm)

900. Güzel bir derede av hayvanları, aslan korkusundan ıstırap içindeydiler.

Çünkü aslan, daima pusudan çıkıp birisini kapmaktaydı. O otlak bu yüzden hepsine fena geliyordu. Hileye başvurdular; aslanın huzuruna geldiler. “Biz sana gündelikle yiyecek verip doyuralım, Bundan sonra hiçbir av peşine düşme ki bu otlak, bize zehrolmasın” dediler.

Aslanın av hayvanlarına cevap verip çalışmanın faydasını söylemesi

Aslan dedi ki: “Hileye uğramasam, vefa görecek olsam dediğiniz doğru. Ben şundan, bundan çok hileler görmüşümdür.

905. İnsanların yaptıkları işlerden, ettikleri hilelerden helâk olmuşum; o yılanlar, o akrepler tarafından çık ısırılmışım.

İçinde pusu kurmuş olan nefis ise, kibir ve kin bakımından bütün adamlardan beterdir.

Benim kulağım “mümin, bir zehirli hayvan deliğinden iki kere dağlanmaz” sözünü işitti; Peygamber’in sözünü canla, gönülle kabul etti.”

Av hayvanlarının tevekkülü çalışıp kazanmaya tercih eylemeleri

Hepsi dediler ki: “Ey halden haberdar hakîm! Çekinmeyi bırak; çekinme, insanı kaderin hükümlerinden kurtaramaz.

Kaderden çekinmekte perişanlık ve kötülük vardır, yürü, tevekkül et ki tevekkl, hepsinden iyidir.

910. Ey kötü hiddetli adam! Kaza ile pençeleşme ki kaza da seninle kavgaya tutuşmasın.

Tanyerini ağartan Allah’dan bir zarar gelmemesi için kulun Hak hükmüne karşı ölü gibi olması lâzımdır.” Aslanın çalışıp kazanmayı tevekküle, teslimiyete tercih etmesi

Aslan: “Evet, tevekkül kılavuzsa da bu sebebe teşebüs de, Peygamber’in sünnetidir. Peygamber, yüksek sesle “Tevekkülle beraber yine devenin ayağını bağla” dedi.

“Çalışan kimse Allah sevgilisidir” işaretini dinle: tevekkülden dolayı esbaba teşebbüs hususunda tembel olma” dedi.

Av hayvanlarının tevekkülü çalışmaya tercih etmeleri

915. Hayvanlar, ona: “Çalışıp kazanma, bil ki, halkın itikat zayıflığı yüzünden, harislerin boğazları miktarınca bir riya lokmasıdır.

Tevekkülden daha güzel bir kazanç yoktur. Esasen Hak’ka teslim olmadan daha sevgili ne var? Çokları belâdan belâya; yılandan ejderhaya sıçrarlar,

İnsan hile etti ama hilesi kendisine tuzak oldu… can sandığı, kan içici bir düşman kesildi!

Kapıyı kapadı , halbuki düşman evinin içindeydi. Firavun’un hile ve tedbiri de işte buna benzer masallardandı.

920. O kin güdücü, yüz binlerce çocuk öldürdü; aradığıysa evinin içindeydi.

Mademki bizim gözümüzde birçok illet var; yürü, kendi görüşünü dostun görüşünde yok et!

Bizim görüşümüze bedel onun görüşü, ne güzel bir karşılıktır. Bütün maksatları onun görüşünde bulursun. Çocuk; tutucu, koşucu değilken ancak babasının omzuna biner.

Fakat kuvvetlenip küstahlaşınca, elini, ayağını şuraya, buraya salmağa başlayınca hemen zahmet ve ıstıraba düşer.

925. Halkın canlar; el ayak sahibi olmazdan, beden kaydına düşmezden evvel vefadan sefaya uçuyordu. Vakta ki “İniniz” emriyle hapsolundular, hiddet, hırs, kanaat ve zaruret kayıtlarına düştüler.

Biz Hak’kın ayali ve süt isteyen yavrularıyız. (Peygamber) “Halk Allah ayalidir” dedi. Gökten yağmur veren, rahmetiyle can vermeye kadirdir” dediler.

Aslanın yine çalışmayı tevekküle tercih etmesi

Aslan dedi ki: “Evet ama kulların Allahsı bizim ayağımızın önüne bir merdiven koydu. 930. Dama doğru basamak basamak çıkmalı , burada Cebrî olmak ham tamahtır.

Ayağın var, nasıl olur da kendini topal edersin; elin var, neye pençeni saklarsın? Efendi, kölenin eline beli verince söylemeden dileği malûm olur.

Bel gibi olan el de, Allah işaretlerindendir. Sonu düşünmek hassası da onun ibareleridir. Allah’nın işaretlerini canına nakşederek ve o işarete vefakârlık ederek can verirsen.

935. Sana nice sır işaretleri bahşeyler; senden yükü kaldırır, seni iş güç sahibi eder.

Şimdi yük altındasın; Allah seni yükler, bindirir… Şimdi onun emrini kabul etmektesin; sonra seni makbul eder.

Şimdi onun emrini kabul etmişsin, sonra o emirleri söylersin. Şimdi vuslat arıyorsun, ondan sonra da vâsıl olursun.

Allah’nın nimetine şükretmeye çalışmak kudrettir. Senin cebrîliğin ise o nimeti inkârdır. Onun verdiği kudrete şükretmek kudretini artırır. Cebir ise nimeti elinden çıkarır.

940. Senin cebrîliğin yolda uyumaktır, uyuma; o kapıyı, o dergâhı görmedikçe uykuya dalma! Ey dikkatsiz Cebrî! Sakın o meyvalı ağacın altından gayrı bir yerde uyuma.

Ki rüzgâr her anda dalları silkip başına çerez ve azık döksün.

Cebre inanmakla yol kesen haydutlar arasında uyumak müsavidir. Vakitsiz öten kuş nasıl olur da kurtulur? Eğer onun işaretlerine burun büküyorsan kendini erkek mi sanıyorsun? Dikkat edersen anlarsın ki kadınsın!

945. Sendeki bu kadarcık akıl da zayi olur, aklı uçan başsa buyruk kesilir!

Zira şükretmemek uğursuz ve ayıp bir şeydir; o hal, şükretmeyeni, tâ ateşin dibine kadar çeker götürür. Tevekkül ediyorsan çalışmak hususunda tevekkül et; kazan da sonra Allah’ya dayan!”

Av hayvanlarının tekrar tevekkülü çalışmaya tercih eylemeleri Hepsi ona bağırarak dediler ki: “Sebep tohumlarını eken o harisler…”

Kadın, erkek nice yüz binlerce kişi, neden oldu da zamane menfaatlerinden mahrum kaldılar?

950. Dünyanın başlangıcından beri yüz binlerce kavim, ejderha gibi ağız açmışlar;

O bilgili, idrakli kavimle hileler düzmüşler, tedbirlerde bulunmuşlardır. Öyle tedbirler ki o tedbirlerle dağ bile tâ dibinden kopar, yerinden ayrılırdı.

Allah, onların hile ve tedbirlerini “O tedbirler yüzünden dağların tepeleri bile oynar, yıkılır, dümdüz olurdu” diye öğdü.

(Bunca tedbirlerine rağmen) o avlanmalarından, o çalışmalarından ezelde verilen kısmetten başka bir şey yüz göstermedi…

Hepsi tedbirlerden de âciz kaldılar, çalışmadan da; ortada Allah’nın işi ve hükümleri kaldı.

955. Adı, sanı belli kişi! Kazanmayı bir addan başka bir şey bilme; ey kurnaz ve hilekâr adam! Çalışmayı bir vehimden başka bir şey sanma.”

Azrâil’in birisine bakması, onun da Süleyman Aleyhisselâm’ın sarayına kaçması, tevekkülün çalışmadan üstün olduğu ve çalışmadaki faydaların azlığı

Sâf bir adam, bir kuşluk çağında koşa koşa Süleyman’ın adalet sarayına erişti. Yüzü gamdan sararmış, dudakları morarmıştı. Süleyman, ona “Efendi ne oldu?” dedi. O “Azrâil, bana öyle bir hışımla, öyle bir kinle baktı ki…” dedi

Süleyman “Peki, şimdi ne diliyorsan dile bakalım” dedi. O dedi ki: “Ey canları koruyan! Rüzgâra emret;

960. Beni tâ Hindistan’a götürsün; belki kulunuz oraya gidince canını kurtarır.” İşte halk fakirlikten böyle korkar. Onun için insanlar hırs, emele lokma olurlar.

Fakirlikten korkmak, tıpkı o adamın ölümden korkmasına benzer. Hırsı, çalışmayı da sen Hindistan farzet! Süleyman rüzgâra emretti; rüzgâr da onu derhal Hindistan’da bir adaya götürdü.

Ertesi gün Süleyman, divan vakti halkla buluşunca Azrâil’e dedi ki:

*”O Müslümana ne sebeple hışımla baktın? Ey Allah elçisi, bana anlat!

965. Acaba bu işi, o adamı hanümanından avare etmek için mi yaptın?

*Azrâil, cevaben dedi ki: “Ey cihanın zevalsiz padişahı! O ters anladı; ona hayal göründü. Ben ona hışımla ne vakit baktım? Onu yol uğrağında görünce şaşırdım.

Çünkü Hak bana “Haydi bugün var, onun canını Hindistan’da al” buyurdu. Taaccüple “Yüz tane kanadı olsa Hindistan’a gitmesi yine uzak” dedim.” İşte sen dünya işlerini hep buna kıyas et, gözünü aç da gör!

970. Kimden kaçıyoruz, kendimizden mi? Ne olmayacak şey! Kimden kapıp kurtarıyoruz, Hak’tan mı? Ne boş zahmet!

Yine aslanın çalışmayı tevekküle tercih etmesi ve çalışmanın faydalarını bildirmesi Aslan dedi ki: “Doğru ama Peygamberlerin, müminlerin çalışmalarını da gör.

Cefadan, kahırdan ne gördülerse mükâfata nail oldular; Allah onların mücahedesini zayi etmedi. Onların başvurdukları çareler her hususta lâtif oldu. Çünkü zariften ne gelirse zariftir.

Tuzakları felek kuşunu tuttu; noksanları tanmamen sayıldı.

975. Ey ulu kişi! Nebîlerin ve velîlerin yolunda çalış!

Kaza ve kaderle pençeleşmek mücahede sayılmaz. Çünkü bizi pençeleştiren, savaştıran da kaza ve kaderdir. Bir kimse îman ve itaat yolunda yürüyüp de bir an bile ziyan etmişse kâfirim!

Başın yarılmamış, şu başını bağlama. Birkaç gün çalış da ondan sonra gül!

Dünyayı arayan kimse olmayacak ve kötü bir şey aradı. Ukbayı arayansa kendine iyi bir hal aramış oldu.

980. Dünya kazancı için çarelere başvurmak soğuk bir şeydir. Dünyayı terk etmek için çarelere başvurmak ise caizdir, emredilmiştir.

Hile ve çare diye zindanı delip de çıkmaya derler. Yoksa birisi zaten açılmış deliği kapatırsa yaptığı iş, soğuk ve ters bir iştir.

Bu dünya zindandır, biz de zindandaki mahpuslarız. Zindanı del, kendini kurtar!

Dünya nedir? Allah’dan gafil olmaktır. Kumaş, para, ölçüp tartarak ticaret etmek ve kadın; dünya değildir. Din yolunda sarfetmek üzere kazandığın mala, Peygamber, “ne güzel mal” demiştir.

985. Suyun gemi içinde olması geminin helâkidir. Gemi altındaki su ise gemiye; geminin yürümesine yardımcıdır.

Mal, mülk sevgisini gönülden sürüp çıkardığındandır ki Süleyman, ancak yoksul adını takındı. Ağzı kapalı testi, içi hava ile dolu olduğundan derin ve uçsuz bucaksız su üstünde yüzüp gitti. İşte yoksulluk havası oldukça insan, dünya denizine batmaz, o denizin üstünde durur.

Bütün bu dünya, onun mülkü olsa bu mülk, gözünde hiçbir şey değildir.

990. Şu halde kalbini Min Ledün ululuğunun havasıyla doldur, ağzını da bağla, mühürle! Çalışma da haktır, deva da haktır, dert de hak. Münkir kimse çalışmayı inkârda ısrar eder durur.”

Çalışmanın tevekküle tercihi

Aslan bu yolda birçok deliller getirdi. O Cebrîler, aslanın cevabına kandılar. Tilki, geyik, tavşan ve çakal cebre inanışı ve dedikoduyu bıraktılar.

Bu bîatte ziyana düşmemek için kükremiş aslanla ahitlerde bulundular:

995. Zahmetsizce her günün kısmeti gelecek, aslanın başka bir teşebbüse ihtiyacı kalmayacaktı. Kur’a kime isabet ederse günü gününe aslanın yanına sırtlan gibi o koşar, teslim olurdu.

Bu kadeh dönerek tavşana gelince; tavşan haykırdı: “Niceyedek bu zulüm?” Aslana gitmekte geciktiğinden av hayvanlarının tavşana itiraz etmeleri

Hayvanlar dediler ki: “Bunca zamanlardır biz ahdimize vefa ederek can feda ettik.

Ey inatçı, bizim kötü bir adla anılmamıza sebebolma, aslan da incinmesin. Yürü, yürü; çabuk, çabuk!”Tavşanın av hayvanlarına cevabı:

Ürünlerimizi İncelediniz Mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir