İçeriğe geç

Mevlana Sözleri – Mesnevi (2. Cilt – 1. Bölüm)

1.Bu Mesnevi bir müddet gecikti. Kanın süt olması için bir zaman lâzımdır.

Bahtın yeni bir çocuk doğurmadıkça kan, tatlı süt haline gelmez. Bunu güzelce duy.

Hak Ziyası Hüsamettin, göğün yücesinden tekrar dizgin çevirince yine Mesnevi’ye başlandı. Hakikatler miracına gitmişti, o yüzden onun baharı olmadığı cihetle koncalar açılmamıştı.

5. Denizden tekrar kıyıya dönünce Mesnevi şiirinin çengi de düzeldi, çalınmaya başlandı. Ruhların cilâsı olan Mesnevi’ye, yeniden recebin on beşinci günü başlandı.

Bu alışverişe başlayış tarihi, (Hicri) 662 tarihiydi.

Bir bülbül buradan uçup gitti, dönüp yine geri geldi. Bu manaları anlamak için doğanlaştı. Bu doğanın konağı, padişahın kolu olsun; bu kapı, halka ebediyen açık kalsın.

10. Bu kapının afeti, heva ve şehvettir. Yoksa burada daima şerbetler içilir durur. Bu ağzı kapa da o âlemi gör. O âleme gözbağı, boğaz ve ağızdır.

Ey ağız, sen esasen cehennemin bir alevisin! Ey cihan, sen zaten bir berzaha benzersin! Baki nur, aşağılık dünyanın ardındadır. Saf süt, kan nehirlerinin ardındadır.

Oraya ihtiyarsız bir attın mı… sütün karışır, kan haline gelir.

15. Âdem peygamber, nefis zevkine bir adım attı, cennetin baş köşesinden ayrılma zinciri, boğazına geçti. Melek, Şeytandan kaçar gibi ondan kaçmaya başladı. Bir lokma ekmek için ne kadar gözyaşı döktü.

Gerçi cüret ettiği suç bir kıl kadardı. Fakat o kıl iki gözde bitmişti. Âdem,kadim nur’un gözüydü.Gözde kıl,büyük bir dağ kesilir.

Eğer Âdem, o hususta meşverette bulunsaydı pişman olup özürler serdetmezdi.

20. Çünkü bir akıl, başka bir akılla birleşti mi; kötü işe, kötü söze mani olur. Fakat nefis, başka bir nefisle dost olursa cüzi akıl muattal olur, bir işe yaramaz. Yalnızlıktan ümitsizliğe düşünce güneş gibi bir sevgilinin gölgesi altına gir.

Yürü, tez bir Tanrı dostu ara. Böyle yaptın mı, Tanrı, senin dostun olur. Halvette oturup gözünü yuman da bunu yine dosttan öğrenmiştir.

25. Ağyardan halvet etmek gerek, yardan değil. Kürk, kışın işe yarar, baharın değil. Akıl başka bir akılla birleşti mi nur artar, yol meydana çıkar.

Fakat nefis, bir başka nefisle sevinir, gülerse karanlık çoğalır, yol gizlenir. Ey avcı, dost senin gözündür. Onu çerçöpten arı tut.

Sakın dil süpürgesiyle ona toz kondurma. Göze tozu toprağı hediye götürme.

30. Zira mümin, müminin aynası olunca yüzü buğulanmadan kurtulur.

Mahzunluk zamanında dost, can aynasıdır. Aynanın yüzünü nefesle buğulandırma. Nefesinden buğulanıp yüzünü senden örtmemesi için her nefeste soluğunu tutman lâzım.

Topraktan aşağı mısın ki ? Toprak bile sevgiliyi bulunca bir bahar yüzünden yüz binlerce çiçeğe kavuştu. O yaş ağaç, sevgiliyle buluşunca hoş bir hava yüzünden baştan ayağa açıldı, donandı.

35. Fakat gözün aykırı bir dost görünce başını, yüzünü yorgana çekti.

“ Kötü dostla ünsiyet, belâya bulaşmaktır. Mademki o geldi, bana uyumak düşer.

Uyuyayım da Eshabı Kehf’ten olayım. O sıkıntıda o minnette mahpus kalmak, Dıkyanus’tan iyi” dedi. Eshabı kehf’in uyanıklığı,Dıkyanus’a kulluk etmekti. Fakat uykuları; şereflerini, haysiyetlerini korumuş oldu. Bilgiyle uyumak uyanıklıktır. Vay bilgisizle oturan uyanık kişiye !

40. Kargalar, güz mevsimi otağlarını kurdular mı, bülbüller gizlenir ve susarlar.

Çünkü gül bahçesi olmayınca, bülbül sükût eder. Güneşin kayboluşu, uyanıklığı öldürür. Ey güneş ! Sen yeraltını aydınlatmak üzere bu gül bahçesini terk ediyorsun.

Fakat marifet güneşi, bir yerden bir yere gitmez, o güneş dolunmaz. Onun tanyeri akıl ve candan başka bir yer değildir.

Hele işi gücü ; gündüz olsun gece olsun, âlemi aydınlatmak olan o cihanın kemal güneşi hiç kaybolmaz.

45. İskender’sen gün doğusuna gel. Ondan sonra nereye gidersen nurlusun, kuvvetlisin! Ondan sonra nereye varsan orası doğu olur; doğrular senin batına âşık kesilir.

Senin yarasa duygun batıya doğru koşmakta, inciler saçan duygun da doğuya doğru akmakta. Ey atlı ! Duygu yolu, eşeklerin yoludur.Ey eşeklere karışan, utan!

Bu beş duygudan başka beş duygu daha vardır. O duygular kırmızı altın gibidir, bunlar bakır gibi.

50. Tanıyışta, anlayışta mahareti olanlar, o pazarda nasıl olur da bakır duyguyu altın duygu gibi alırlar? Bedenlerin duygusu, zulmet gıdası yemekte, can duygusuysa bir güneşten çerezlenmekte.

Ey duygularını derleyip toplayarak gayp âlemine götüren! Musa gibi elini koynundan çıkar. Ey sıfatları marifet güneşi olan! Bu âlem güneşi, bir sıfatla mukayyettir.

Halbuki sen gâh güneş olursun, gâh deniz. Gâh Kafdağı kesilirsin, gâh Anka.

55. Fakat hakikatte sen ne bu olursun, ne o. Ey vehimlerden uzak, ey ilerden ileri! Ruh; ilimle, akılla dosttur. Ruhun Arapça’yla, Türkçe’yle ne işi var?

Ey nakşı, sureti olmayan! Bunca nakışlar, bunca suretlerle, sana hem müşebbih hayran olmuştur, hem muvahhit! Gâh müşebbihi muvahhit yapmakta, gâh suretler muvahhidin yolunu kesmekte.

Gâh sarhoşlukla sana Ebül Hasen der, gâh ey yaşı küçük, ey bedeni taze ve yumuşak güzel diye hitabeder.

60. Bazen de kendi suretini viran eder ve bunu, sevgiliyi tenzih etmek için yapar. Duygu gözünün mezhebi, İtizaldir. Akıl gözüyse vuslata kavuşmuştur, Sünnî’dir. İtizale uyan, duyguya kapılmıştır. Fakat sapıklıktan kendini Sünnî gösterir. Duyguda kalan kişi, Mutezilî’dir. Sünnî’yim dese de cahillikten der.

Duygudan çıkan kişi Sünnî’dir. Gören göz, izi hoş akıl gözüdür.

65. Hayvan duygusu padişahı görseydi öküzle eşek de Tanrıyı görürdü.

Sende hayvan duygusundan başka, heva ve hevesten dışarı bir duygu olmasaydı.

Âdem oğulları; nasıl olurda mükerrem, nasıl olur da hayvanla müşterek duygu ile sırra mahrem olurlardı? Sen suretten kurtulmadıkça Tanrıya surete sığmaz, yahut sığar demen, aslı olmayan bir sözden ibarettir. Tasvire sığar, yahut sığmaz bahsi; tamamiyle iç olmuş, suretten kurtulmuş adamın harcıdır.

70. Eğer körsen köre teklif yoktur. Değilsen yürü, var; sabır kurtuluşun anahtarıdır. Sabır ilâcı, gözlerin perdesini de yakar, göğüsleri gönülleri de yarıp açar.

Gönül aynası saf ve pak bir hale gelince sudan, topraktan hariç suretler görürsün. Nakşı da müşahede edersin, nakkaşı da. Devlet yaygısını da, onu döşeyeni de.

Sevgilimin hayali bana Halil gibidir. Sureti put ama manası putları kırmakta.

75. Tanrı’ya şükür olsun ki o zahir olunca can, onun hayalinden, kendi hayalini gördü. Kapısının toprağı, gönlümü teshir etti. Senin toprağına karşı ululananın toprak başına.!

Dedim ki; Eğer güzelsem bu güzelliği onun lûtfu olarak kabul ederim. Değilsem zaten çirkinlikler bile bana güler! Çaresi şu: Kendime bakayım kendime çeki düzen vereyim. Bakalım, ona lâyık mıyım, değil miyim?

O güzeldir, güzelliği sever. Taze bir delikanlı, kart bir ihtiyarı nasıl seçer?

80. Temizler, kimlerindir? Temizlerin. Şu meydandadır: Güzel, güzeli sever, güzeli ister. Şunu bil ki güzel, güzeli cezbeder. “ Temizler,temizler içindir” âyetini oku!

Âlem de her şey, bir şey cezbeder. Sıcak sıcağı çeker , soğuk soğuğu.

Aslı olmayan, aslı olmayanları çekmektedir, bakilerde bakilerden sarhoş olmakta.

Cehennem ehli olanlar, cehennem ehli olanları cezbeder. Nura mensup olanlar, ancak nura mensup olanları ister. Gözünü yumdun mu canın kopuyormuş gibi bir eleme, bir ıstıraba düşersin. Gözün, gündüzün nurundan ayrılmaya sabrı yoktur.

85. Gözünü yumdun mu tasalanır, gama, gussaya düşersin. Gözün nuru, gündüzün nurundan ayrılamaz.

Senin tasan, gam ve gussan; hemencecik gündüzün nuruna kavuşmak isteyen göz nurunun cazibesinden ileri gelir. Gözün açıkken de tasalanırsan bil ki gönül gözünü yummuşsundur,onu aç!

Bil ki sıkıntı gönlünün iki gözü de kapalı olduğundandır. Gönül gözü kıyasa sığmaz bir ziya arayıp durmaktadır. O iki ebedî nurun firkati, seni tasalandırmaktadır. Onu koru!

90. O madem ki beni çağırmakta, ben de kendime bakayım. Onun cazibesine lâyık mıyım, yoksa çirkin miyim? Bir güzel, peşine bir çirkini takarsa onunla alay ediyor demektir.

Acaba yüzümü nasıl göreyim? Ne renkteyim ki, gündüz gibi miyim, gece gibi mi?

Diye can suretimi hayli zamandır arayıp duruyordum. Fakat suretim kimseden görünmüyordu.

Nihayet dedim ki, ayna neden icadedilmiş, ne güne yarar? Herkes nedir, kimdir, kendisini bilsin diye değil mi?

95. Demirden yapılma ayna suretler içindir. Can yüzünün aynasıysa çok pahalı, çok değerlidir. Can aynası ancak sevgilinin yüzüdür. O sevgilinin yüzü ki, o diyardan.

Dedim ki: Ey gönül sen küllî bir ayna ara. Denize git, ırmaktan iş bitmez! Kul, bu istek yüzünden civarına geldi. Meryem’i hurma fidanına derdi çekti.

Gönlüm, gözünü görünce o görmemiş göz yok oldu; gönlüm gözün ta kendisi kesildi.

Ürünlerimizi İncelediniz Mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir