İçeriğe geç

Mevlana Sözleri – Mesnevi (2. Cilt – 22. Bölüm)

2100. Eğer bende kendisiyle bir cinsiyet, bir münasebet görmeseydi nasıl olur da bana gelip çatardı? Nasıl olur da kendi cinsinden olmayana musallat olurdu?

İki kişi birbiriyle uzlaştı, birbirine sataştı mı, hiç şüphe yok, aralarında bir kadr-i müşterek vardır.

Kuş ancak kendi cinsinden olan kuşlarla uçar. Kendi cinsinden olmayanla sohbet âdeta mezara girmedir” diye cevap verdi.

Bir kuşun kendi cinsinden olmayan bir kuşla uçup yayılmasındaki sebep

Bir hakîm dedi ki: “ Yazıda bir kargayla bir leyleğin beraberce koşup uçmakta olduğunu gördüm.

Hayret ettim, bakalım aralarındaki kadr-i müştereke ait emare bulabilir miyim, diye hallerini araştırmaya koyuldum.

2105. Hayretle yanlarına yaklaşınca gördüm ki ikisi de topal!”

Hele Arşa mensup bir doğanla ferşin malı olan bir yarasa nasıl olur da beraber bulunur? Biri İlliyîn’in güneşi, öbürü Siccîn’in yarasası.

Biri her ayıptan arınmış tertemiz bir nur, öbürü her kapının dilencisi bir kör. Biri Pervin burcuna ziya veren bir ay , öbürü fışkıda debelenen bir kurt.

2110. Biri Yusuf yüzlü, İsa nefesli.. öbürü bir kurt, yahut çıngıraklı bir eşek. Biri Lâmekân âleminde uçmakta.. öbürü köpekler gibi samanlıkta kalakalmış!

Gül, hâl diliyle bokböceğine şu sözleri söyleyip durmaktadır: “ Ey koltuğu kokmuş, Gül bahçesinden kaçıyorsun ama bu nefretin gülistanın kemaline delâlet eder.

Benim gayretim, senin başına dikilmiş bir yasakçıdır.Ey bayağı mahlûk, buradan uzak ol.” Gül bokböceğine şöyle bağırmaktadır:

2115. “ Ey aşağılık mahlûk, sen benimle ihtilât edersen benim madenimdesin diye bir şüphe hasıl olabilir. Bülbüllere çayır, çimen yaraşır. Bokböceğine vatan da pisliktir.

Tanrı, beni pislikten murdarlıktan arıttı. Başıma bir murdarı dikmesi lâyık mıdır?

Benim de bir damarım onlardandı, fakat Tanrı o damarı kesip attı.Artık o kötü damar bana nasıl hükmedebilir? Âdem’in bir nişanı ezelde şuydu: Melekler, ona secdeye lâyık olduğu için baş indirdiler, secde ettiler.

2120. Başka bir nişanı da İblis’in “Şah ve ulu benim” diye baş indirmemesiydi.

Fakat İblis de Âdem’e secde etmiş olsaydı Âdem , Âdem olmazdı, başka birisi olurdu.

Her meleğin ona secde etmesi, Âdem’in Âdemliğine delil olduğu gibi o düşmanın, İblis’in inadı da bir delildir. Meleğin ikrarı, ona bir şahit olduğu gibi o köpeğin inkârı da bir şahittir”

O aldanmış kişinin,ayının vefasına güvenmesi

Adam uyudu, ayı sinek kovalamaktaydı. Sinek, kovulunca kalktı, fakat inadına gene kalktığı yere gelip kondu.

2125. Ayı, o gencin yüzünden kaç kere sineği kovdu. Fakat sinek gene derhal kalktığı yere gelip konmaktaydı. Ayı, sineğe kızıp, gitti dağdan kocaman bir taş yakalayıp getirdi.

Sineğin gene uyuyan adamın suratına konmuş olduğunu görünce,

O koca değirmen taşını alıp, sineği ezmek için adamın suratına fırlattı.

Taş, uyuyan adamın suratını paramparça etti. Bu mesele de bütün âleme yayıldı;

2130. Aptalın sevgisi şüphesiz ayının sevgidir. Kini sevgidir, sevgisi kin. Ahdi gevşek, zayıf ve bozuk.. sözü büyük, vefası artık.

Ant içse bile inanma. Eğri sözlü adam andını da bozar. Madem ki yeminsiz sözü yalan. Hilesine yeminine de inanma.

Onun nefsi beydir, aklı esir.. farz et ki yüz binlerce defa Mushaf’a yemin etmiş olsun!

2135. Mademki yeminsiz ahdi bozuyor, yemin etse onu da bozar.

Çünkü nefsi, ağır yeminle bağlanan nefis, bundan daha ziyade daralır, perişan olur. Bu, bir esirin hâkimi bağlanmasına benzer. Hâkim o bağı koparır,o bağdan kurtulur.

Kızgınlıkla o bağı, kölesinin kafasına fırlatıp atar.Nefis de o yemini, kendisine esir olan adamın suratına vurur. Sen onun “Ahitlerinize vefa edin” hükmünden el yıka. “ Yeminlerinizi koruyun, ahitlerinizde durun” hükmünü ona söyleme.

2140. Kiminle ahdettiğini bilen tenini iplik haline kor, o ahdin etrafında dolanır, o ahdi örer durur.

Mustafa Aleyhisselâm’ın bir hasta sahabenin hatırını sormaya gitmesi,hasta halini,hatırını sormasının faydası

Sahabeden biri hastalandı, o hastalık yüzünden zayıfladı, iplik gibi inceldi.

Mustafa halini, hatırını sormaya geldi. Çünkü Peygamber’in huyu tamamıyla lütuf ve keremden ibaretti. Hastanın halini, hatırını sormaya gitmekte fayda vardır. Faydası da gene sanadır.

Birinci faydası şudur; O hasta adam, bir kutup, bir ulu şah olabilir.

2145. Mademki inatçı adam, gönlünün iki gözü de yok, odunu ödağacından ayırt edemezsin. Âlemde hazineler var. Beyhude üzülme, yorulma. Yalnız hiçbir viraneyi de definesiz bilme.

Her dervişe ne olur, ne olmaz diye mülâzemette bulunadır, bir nişane buldun mu da artık onun etrafında adamakıllı dön, dolaş!

Mademki sende o can gözü yok, her vücutta define var san!

Kutup olmasa bile belki bir yol dostudur, padişah değilse bile bir atlı askerdir.

2150. Kim olursa olsun, ister yaya, ister atlı.. yol dostlarıyla buluşmayı, onların halini sormayı, hatırlarını ele almayı lâzım bil.

Hattâ o adam, düşman bile olsa yine ihsan iyidir. Çünkü ihsan yüzünden düşman bile adama dost olur. ; Dost olmasa bile hiç olmazsa kini azalır. Çünkü ihsanda bulunmak, kine âdeta merhemdir.

Bundan başka daha nice faydaları var ama ey iyi adam, sözü uzatmadan korkuyorum.

Sözün hülâsası şu: Topluluğa dost ol. Hattâ bir dost bulamazsan put yapan Amad gibi taştan bir dost yont, onu sev! 2155. Zira kalabalık ve kervan halkının çokluğu yol vurucuların belini kırar, onları kahreder.

Ulu Tanrı’nın Musa Aleyhisselâm’a “Niçin hastalığımda benim halimi,hatırımı sormağa gelmedin?” diye vahyetmesi

Tanrı’dan Musa’ya şu hitap geldi: “Ey koltuğundan ayın doğduğunu gören!

Seni Tanrı’lık nurunun doğusu haline getirdiğim halde ben ki Tanrı’yım, hastalandım da niçin halimi hatırımı sormaya gelmedin?”

Musa, “ Tanrı” sen kusurdan münezzehsin. Bu ne remizdir, Yarabbi, bunu bildir” dedi. Bunun üzerine Tanrı, yine “ Hastalığımda kerem edip niçin halimi sormadın?” buyurdu.

2160. Musa, “ Yarabbi, senin bir noksanın olamaz. Aklım şaştı, bu sözün hakikatını anlat” dedi. Tanrı, “ Evet, has ve seçilmiş bir kulun hastalanmıştı. İyice bir bak hele.. o, benim.

Onun özür serdetmesi benim özür serdetmemdir. Onun hastalığı benim hastalığımdır” buyurdu. Tanrı ile oturup kalkmak isteyen kişi veliler huzurunda otursun.

Velilerin huzurundan kesilirsen helâk oldun gitti. Çünkü sen küllü olmayan bir cüzüsün.

2165. Şeytan, birisini kerem sahiplerinden ayırırsa onu kimsiz, kimsesiz bir hale kor, o halde de bulunca başını yer, mahvedip gider.

Topluluktan bir an bile ayrılmak bil ki Şeytan’ın hilesinden ibarettir.

Bağcının,sofi,fakîh ve alevîyi birbirinden ayırıp yalnız bırakması

Bir bahçıvan , bahçesine üç tane hırsızın girdiğini gördü.

Bu üç kişinin birisi bir fakîh,birisi bir şerif, bir tanesi de bir sofi idi. Üçü de hafif meşrep ve vefasız kimselerdi. Bahçıvan, kendi kendine “Bunlara karşı söyleyeceğim nice sözler, bunları ilzam için getireceğim yüzlerce deliller var. Fakat bunlar, bir topluluk. Topluluksa kuvvettir,

2170. Tek başıma bu üç kişinin hakkından gelemem, Önce onları birbirinden ayırmak lâzım. Her birisini, öbüründen ayırayım. Ondan sonra birer ,birer saçlarını, sakallarını yolarım” dedi. Hile edip arkadaşlarıyla arasını açmak üzere önce sofiyi yola vurdu.

Sofi gidince öbür iki arkadaşıyla yalnız kaldı.

Sofiye “ Eve git, bu arkadaşlar için bir kilim getir” dedi. Fakîhe “ Sen fakîhsin, bu da ünlü bir şerif.

2175. Biz, senin fetvanla ekmek yemekte, senin bilgi kanadında uçmaktayız. Bu da bizim şehzademiz, sultanımız. Seyit ve Mustafa’nın soyundan, sopundan. Bu pisboğaz, bu hasis sofi kim oluyor ki sizin gibi padişahlarla düşüp kalkıyor.

Gelince onu savın gitsin. Siz de tam bir hafta benim bahçemde, çayır çimenliğimde kalın. Hatta bağ da nedir ki? Canim bile sizin.Siz benim sağ gözüm mesabesindesiniz” dedi.

2180. Onları vesveselendirip kandırdı. Ah, arkadaştan ayrılmamak gerek.

Sofi gelince onu savdılar. Bu sefer bahçıvan, koca bir sopayla ardından seğirtti. Dedi ki : “ Ey köpek sofi, demek sen cüret edip benim bağıma giriyorsun ha!

Sana bu hususta Cüneyt mi yol gösterdi, Bayezid mi? Bu sana hangi şeyhin, hangi pirinden kaldı? Sofiyi yalnız bulunca bir iyice dövdü, âdeta yarı canlı bir hale koydu, başını yardı.

2185. Sofi “ benim nöbetim geçti.Fakat arkadaşlar, bir iyice sıranızı gözetin. Beni ağyar bildiniz. Fakat bilin ki bu kaltabandan daha ağyar değilim.

Benim yediğimi siz de yiyeceksiniz. Bu çeşit şerbet, her aşağılık kişiye lâyıktır. Bu âlem dağdır, senin sözlerin, yine ses vererek sana gelir” dedi.

Bahçıvan sofiden kurtulunca yine o çeşit bir bahane kurdu.

2190. Şerife “ Ey şerif, eve git de kuşluk öğünü için, yufka ekmeği pişirmiştim, Evin kapısını vur.Kaymaz’a söyle, o yufka ekmeğiyle kazı getirsin” dedi.

Şerif gidince, fakîhe dedi ki: “ Ey işi yerinde, güneş görmüş her şeyi anlar bilir adam, den fakihsin, bu meydanda.

O şerif, mânasız bir iddiada bulunuyor. Anasının ne iş ettiğini kim bilir ki?

Karıya ve karı işine gönül bağlıyor, hem kadınlar nâkıs akıllıdır diyor, hem de onlara itimat edemiyorsunuz.

2195. Zamanede nice ahmaklar, Ali’ye Peygambere nispet iddia ederler.”

Zinadan ve zina edicilerden olan herkes, Tanrı mensupları için işte bu zanda bulunur. Dönen ve bu yüzden başı dönmüş olan kişi elbette evi de kendisi gibi döner görür.

O edepsiz bahçıvanın söylediği sözler, kendi haliydi. Evlâdı Resulden o işler, uzaktır.

O bahçıvan mürtetlerin dölü olmasaydı Peygamber hanedanı hakkında böyle söyler miydi?

Ürünlerimizi İncelediniz Mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir