İçeriğe geç

Mevlana Sözleri – Mesnevi (2. Cilt – 23. Bölüm)

2200. Afsunlar okudu, fakîh de bunları dinledi. Bunun üzerine o sitemkâr fakîh şerifin ardından gidip, “ Ey eşek, bu bağa seni kim davet etti? Hırsızlık sana Peygamberden mi miras kaldı?

Aslan yavrusu, aslana benzer, sen söyle bakayım, Peygambere ne yüzden benziyorsun?” dedi. O zâlim herif, şerife, Haricî Âl-i Yâsîn’e ne yaparsa onu yaptı.

Hattâ şeytan ve gul, Âl-i Resul’e Yezid ve Şimir gibi nasıl kin tutarlarsa o da öyle kin tuttu, öcünü aldı .

2205. Şerif, o zâlimin zulmünden harap oldu, fakîhe “ Ben sudan çıktım.

Ayağını tetik bas, şimdi yapayalnız kaldın. Davula benze, boyuna karnına tokmak ye!

Şerifliğimi bir tarafa bırak. Hattâ tut ki arkadaşlığa da lâyık değilim, fakat sana karşı bu çeşit bir zâlimden de aşağı değilim ya” dedi.

Bahçıvan ondan da kurtulup fakîhe geldi ve dedi ki: “ Ey fakîh! Ne fakîhi, ey her sefih kişinin bile arlandığı herif! Ey eli kesilecise, bağlara gir de, caiz midir? Emir var mı bile deme. Fetvan bu mu senin?

2210. Böyle bir ruhsatı Vasît’temi okudun? Yoksa bu mesele Muhit’te mi var?” Fakîh “ Vur, vur, hakkın var. Fırsat ele geçti. Dostlardan ayrılanın lâyığı budur” dedi.

Hastanın ve Peygamber Sallâllahü Aleyhi Ve Sellem’in hasta sahabeyi dolaşıp hatırını sorması hikâyesine dönüş

Hastanın hatırını soruş, dostluğu, birliği temin etmek içindir. Bu birlik, bu dostluk da yüz türlü sevgi doğurur. Naziri olmayan Peygamber, hastayı dolaşmaya, hatırını sormaya gidince o sahabeyi ölüm halinde gördü.

Velilerin huzurundan uzaklaşırsan hakikatte Tanrı’dan uzaklaşırsın.

2215. Yoldaşlardan ayrılmanın sonu bile gam olursa padişahlardan ayrılık nasıl olur da ondan daha aşağı olur. Her an durma, padişahların gölgesini ara bul ki o gölgede güneşten de iyi bir hale gelesin.

Sefere çıkarsan bu niyetle çık, oturuyorsan yine bundan gafil olma!

Bir şeyhin Ebu Yezid’e “Kâbe benim,benim etrafımda tavaf et” demesi

Ümmet Şeyhi Bayezid, hac ve umre için yola düşmüş, Mekke’ye doğru koşa, koşa gidiyordu. Hangi şehre varıyorsa önce o şehirdeki azizleri arıyor,

2220. Bu şehirde basiret sahibi, gönül gözü açık kim var diye dolaşıp araştırıyordu. Tanrı, “ Sefer esnasında nereye varırsan önce bir er araman gerek” dedi.

Hazine elde etmeye çalış, çünkü kâr, zarar, işin ardından gelir, sen bunları feri bil. Biri buğday elde etmek için ekin ekerse sonunda saman da elde eder.

Fakat saman ekersen buğday elde edemezsin ki. İnsanların gözbebeği olan insanı ara, insanların gözbebeği olan insanı, insanların gözbebeğini!

2225. Hac zamanı gelince Kâbe’yi ziyaret etmeye niyetlen. Oraya vardın mı Mekke’yi de görürsün. Miraçtan maksat dostu görmekti. Bu arada Arş da görüldü,melekler de.

Hikâye

Yeni bir mürit günün birinde bir ev yaptırdı. Pir gelip evini gördü.

Şeyh, o yeni müridini, o iyi düşünceli kişiyi imtihan etmek maksadıyla dedi ki: “ Yoldaş, eve niçin pencere açtın?” O da şöyle cevap verdi: “ Işık gelsin diye”

2230. Şeyh “ O feridir. Şunu niyaz etmek gerek: Bu pencereden ezanı duyasın” dedi.

Bayezid, seferde vaktin Hızır’ı olan kişiyi bulmak için uğraşmakta, böyle bir er araştırmaktaydı. Vücudu hilâl gibi incelmiş bir pir gördü; onda erlerin halini, kalini buldu.

Pirin gözü görmüyordu, fakat gönlü güneş gibiydi. Âdeta rüyasında Hindistan’ı görmüş bir file benziyordu Gözünü yummuş, uyumakta.. fakat yüzlerce zevk ve neşe âlemi görmekte.Gözünü açarsa nasıl olurda görmez? Şaşılacak şey!

2235. Rüya deyince şaşılacak şeyler açığa çıkar. Gönül uykuda pencere kesilir.

Uyanık olduğu halde güzel rüya gören âriftir.Sen onun bastığı toprağı gözüne sürme gibi çek.

Bayezid o pirin huzuruna varıp oturdu, halini sordu ; onun hem fakir, hem de aile efradı çok olduğunu anladı. Pir, “ Ey bayezid nereye gidiyorsun gurbet pılı pırtısını nereye kadar çekip sürüyeceksin” dedi.

Bayezid “ Hac mevsimi.. Kâbe’ye gidiyorum” diye cevap verdi. Pir dedi ki : “ Yol masrafı olarak yanında ne var?” 2240. Bayezid “ İki yüz dirhem gümüşüm var. Ridamın ucuna sımsıkı bağladım işte.” deyince,

Pir, “ Etrafımda yedi kere tavaf et. Bu tavafı hac tavafından daha makbul bil. O dirhemleri de, ey cömert kişi, bana ver.Bil ki hac ettin muradın hâsıl oldu.

Umre ettin ebedi ömre nail oldun, sâf bir hale geldin, Safa’ya koştun, Saiy erkânını yerine getirdin. Canının gördüğü Hak hakkı için ki o, beni kendi evinden daha üstün, daha makbul etmiştir;

2245. Kâbe her ne kadar onun lütuf ve ihsan evidir ama benim vücudum da onun sır evi.

Tanrı, Kâbe’yi kurdu ama kurdu kuralı ona gitmedi. Halbuki bu eve, benim vücuduma, o ebedi diri olan Tanrı’dan başka kimse gelmedi.

Beni gördün ya, bil ki Tanrı’yı gördün; doğruluk Kâbe’sinin,hakikî Kâbe’nin etrafında tavaf ettin. Bana hizmet, Tanrıya itaat etmek, onu övmektir. Sakın Hakkı benden ayrı sanma.

Gözünü iyi aç da bana öyle bak ki beşerde Tanrı nurunu göresin” dedi.

2250. Bayezid, o nükteleri dinledi, altın bir küpe gibi kulağına taktı.

Bu yüzden derecesi yükseldi, fazileti arttı. Hakikat yolunun sonuna erişmiş olan Bayezid, artık ondan sonra bir son tasavvur edilemeyecek olan bir makama vardı.

Peygamber’in o şahsın hastalandığına,duada küstahlık etmesinin sebep olduğunu bildirmesi

Peygamber, o hastayı görünce halini hatırını sordu, o hakikî dosta iltifatlarda bulundu. Adam, Peygamber’i görünce dirildi, sanki o anda yeniden yaratılmıştı.

Sahabe, “ Hastalık beni bu bahta eriştirdi; bu sultan sabah çağında beni dolaşmaya geldi.

2255. Bu suretle bana sıhhat erişti, saltanatına bir hudut olmayan bu padişahın kademi bereketiyle iyileştim. Ne güzel, ne mübarek ağrı, sızı.Ne mutlu, ne kutlu hastalık hararet, dert ve gece uykusuzluğu!

İşte Tanrı bana bu kocalığımda lütuf ve kereminden böyle bir hastalık, böyle bir illet verdi. Arka ağrısı ihsan etti de her gece yarısı uykudan uyandırdı.

Bütün gece manda gibi uyumayayım diye Hak, lütfetti, bana dertler ihsan etti.

2260. Bu sınıklıktan da padişahların merhameti coştu. Cehennem de beni tehdit etmeden vazgeçti, sukût etti” dedi. Ağrı, sızı ve hastalık hazinedir. Rahmetler ondadır. Deri yırtıldı mı iç tazelenir.

Kardeş, karanlık yere, soğuğa, gama, kırıklığa ve hastalığa sabretmek, Âbıhayat kaynağı ve sarhoşluk kadehidir. Çünkü yücelikler, hep aşağılıktadır. Baharlar güz mevsiminde gizlidir, güz mevsimi de baharda.Kaçma ondan!

2265. Gama yoldaş o, vahşetle ünsiyet kesbet. Ölümünden uzun bir ömür isteyip dur! Nefsinin “ Bu kötü” dediğine kulak asma. Çünkü onun işi hep zıddınadır.

Onun dediğinin zıddını yap. Âlemde peygamberlerin de vasiyetleri böyledir. Sonun da az pişman olasın diye yapacağın işlerde müşaverede bulunmak vâciptir.

Ümmet “ Kiminle meşveret edelim?” dediler de, peygamberler “ Mukteda olan akılla” diye cevap verdiler.

2270. Hattâ soran adam “ İyi ama ya hiçbir tedbiri, isabetli aklı olmayan bir çocuk, yahut kadın gelirse.. onunla da meşverette bulunalım mı? deyince,

Peygamber, “ Onunla da meşverette bulun, fakat ne derse onun zıddını yap, ona aykırı yola git” dedi. Nefsini kadın bil, hattâ kadından da beter. Çünkü kadın cüzüdür, nefsinse şerrin küllü!

Nefsinle meşveret edersen o aşağılığın dediğine uyma, aksini yap;

Hatta sana namaz kıl, oruç tut diye emretse bile, nefis hilecidir, o emriyle bile sana bir hile kuracaktır.

2275. Yapacağın işde nefsinle meşveret etmek ve ne derse aksini yapmak kemaldir. Onunla başa çıkamaz, onun inadına karşı koyamazsın. Yürü, bir dost kazan, onunla uzlaş! Akıl, başka bir akıldan kuvvet bulur.Şeker kamışı, şeker kamışından kemal kazanır.

Ben, nefsimin hilesinden neler gördüm neler.. sihriyle akıl ve temyizi bile giderir! Sana yeniden yeniye vaatlerde bulunur da binlerce kere bozar.

2280. Ömrün, sana yüzlerce yıl mühlet verse nefis, her gün yeni bir bahane bulur, sana mÂni olur; Soğuk vaatleri sıcak bir surette söyler.O öyle bir sihirbazdır ki insanı kıskıvrak bağlar.

Ey hak ziyası Hüsamettin, gel.. bu çoraklıkta sensiz ot bitmiyor.

Bir velinin gönlünün kırılması yüzünden nefse uyanların önüne bir perde çekilmiştir. Bu kazaya yapılacak ilâcı yine kaza bilir. Halkın aklı kazaya pek şaşkındır.

2285. Yola düşmüş bir kurt gibi olan o kara yılan, ejderha kesilmiştir.

Fakat ejderha da, yılan da senin elinde asâ kesilir, ey Musa’nın canını bile sarhoş eden, ey Musa’yı bile kendisinden geçiren!

Tanrı, sana “ Onu al, korkma, ejderha elinde asâ haline gelecek” hükmünü vermiştir.

Ey padişah, haydi, Yedi Beyzâyı göster.Kara gecelerden yepyeni bir sabah meydana getir. Bir cehennem yandı, alevlendi. Ona üfür ey nefesi, denizin nefesinden üstün ve artık olan!

2290. Deniz, hilebazdır, sana bir köpük gösterir; cehennemdir, sana bir hararet izhar eder.. Onun için de gözüne ehemmiyetsiz görünür, bu suretle onu zebun görürsün, hışmın tepreşir.

Nitekim kalabalık askerde Peygamberin gözüne pek az göründü.

De Peygamber, tehlike görmeksizin onlara hücum etti. Eğer fazla görseydi çekinirdi. Ey Ahmet o bir inayetti ve sen onun ehliydin. Yoksa gönlün kötüleşir bozulurdu.

2295. Tanrı, o zâhiri ve bâtınî savaşı ona da ehemmiyetsiz gösterdi, eshabına da. Bu suretle de kolay şeyi ona kolaylaştırdı, güçten de artık yüz çevirmez oldu.

Düşmanı ona ehemmiyetsiz göstermek kutlu bir şeydi.Çünkü ona dost olan, yol yordamı öğreten Tanrı’ydı. Fakat zafer için yardımcısı Tanrı olmayan kişiye gelince: Ona tavşan bile erkek aslan görünür!

Vay uzaktan yüzü bir görür de gururlanarak, savaşa girişirse!

Ürünlerimizi İncelediniz Mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir