Mevlana Sözleri – Mesnevi (2. Cilt – 27. Bölüm)

Mevlana Sözleri
Mevlana Sözleri

2600. Bu âlem oyun yeridir, ölüm de gece. Geri döner gidersin, fakat kese bomboş,sen de yorgun argın! Be serkeş herif, din kazancı; aşktır, gönül cezbesidir, Hak nuruna kabiliyettir.

Bu aşağılık nefis, senden fâni kazanç ister. Fakat niceye bir aşağılık şeyleri kazanıp duracaksın, bırak artık, yeter.! Aşağılık nefis eğer senden yüce bir kazanç dilese bile bu dilekte hile ve düzen vardır.

İblis’in Muaviye’yi “Kalk,namaz vakti geldi” diye uyandırması

Rivayet ederler : O Muaviye köşkünde bir bucakta uyumuştu.

2605. Köşkün kapısı içerden kilitliydi, çünkü Muaviye halkın gelip gitmesinden yorulmuştu. Ansızın birisi onu uyandırdı. Muaviye gözünü açınca adam gözden sır oldu.

Kendi kendisine, “ Köşke kimse giremez. Bu küstahlıkta, bu cürette bulunan kim acaba?” dedi. Etrafı dolaştı, gizlenen adamdan bir nişan bulmak için her tarafı araştırdı.

Kapı ardında bir herif gördü. Adam kapıya sinmiş, yüzünü perde ile örtmüş gizlenmişti.

2610. Muaviye “Hey sen, kimsin, adın ne ?” diye sordu. Adam “ Adım açıkça söyleyeyim, Şaki İblis” diye cevap verdi. Muaviye “ Niye gayret ettin, beni niçin uyandırdın? Bana doğru söyle, aykırı konuşma” dedi.

İblis’in Muaviye’yi eşekten düşürmesi,kapalı konuşup bahaneler etmesi,Muaviye’nin ona cevap vermesi

Şeytan “ Namaz vakti geldi. Hemen mescide koşmak gerek.

Mustafa, mâna incisini delerek “ Acele edin, ibadetleri vakti geçmeden yapın buyurdu” dedi. Muaviye “ Hayır, hayır senin böyle bir maksadın olmaz. Bana hayra delil olasın, imkânı mı var?

2615. Hırsız, evime gizlice giriyor da “ Bekçilik ediyorum” diyor. Ben o hırsıza nasıl inanayım? Hırsız, sevabı, ecri ne bilir” dedi.

Yine İblis’in Muaviye’ye cevap vermesi

Şeytan dedi ki: “ Biz, evvelce melektik. İbadet yoluna canla başla düzülmüştük . Yol saliklerine mahremdik, Arş sakinlerine hemdem,

ilk sanat gönülden çıkar mı? İlk sevgi nasıl olurda unutulur?

2620. Seferde Rum diyarı ehlinden birisini, yahut Huten’li birisini görmekle vatan sevgisi kalbinden çıkar mı? Biz de bu şarabın sarhoşlarındandık, biz de kapısının âşıklarındandık.

Göbeğimizi onun sevgisiyle kestik, sevgisini canımıza ektiler. Zamanede güzel günler gördük, baharda rahmet suları içtik.

Bizim varlığımızı da “ Onun fazıl” ve ihsan eli ekmemiş midir? Bizi de yoktan yaratan o değil mi?

2625. Ondan nice lûtuflar görmüşüz, rıza gülistanında nice dolaşmışız. Başımıza rahmet elini koyar, bize de lûtuf çeşmelerini izhar ederdi.

Ben daha çocukken, süt emiyorken beşiğimi kim salladı? O!

Onun sütünden başka kimden süt emdim, onun tedbirinden başka beni kim yetiştirdi? Vücuda sütle giren huyu, çıkarmaya kimin iktidarı vardır?

2630. Kerem denizi bir itapta, bulunsa bile, kerem kapılarını kapalı bırakır mı?

Onun, asıl peşin ihsan ettiği para, lûtuf ve vergisidir.Kahırsa, o paranın üstüne konmuş arızi bir tozdan ibarettir. Âlemi lûtfetmek için yarattı. Zerrelere, onun güneşi riayetlerde bulundu.

Ayrılık bile, onun kahrından doğmakla berber vuslatın kadrini bilmek içindir.

Bu suretle diler ki ayrıldığı, canın kulağını bursun, onu tedibetsin de can, vuslat günlerini bilsin.

2635. Peygamber “ Tanrı, âlemi yaratmadan maksadım, ihsan etmekti. Yarattım ki benden bir fayda görsünler, balıma parmaklarını bansınlar.

Ben bir fayda göreyim, çıplak adamdan bir libas elde edeyim diye yaratmadım, dedi” buyurmuştur. Birkaç gün oldu ki beni huzurundan kovdu. Fakat yine gözüm onun güzel yüzünde.

Böyle bir yüzden bu çeşit kahra uğramak şaşılacak şey.Herkes sebeple meşgul olup durmakta.

2640. Halbuki ben sebebe bakmam. Çünkü sebep sonra meydana gelen bir şeydir. Sonradan meydana gelen bir şeyin varlığına sebep olur.

Ben ezeli lûtfa bakar, sonradan meydana geleni yırtar, iki parça ederim.

Tutalım, Âdem’e secde etmemem hasettendi. Ama o haset de aşktan meydana geldi; inattan, inkârdan değil. Her haset, şüphesiz dostluktan meydana gelir. Sevgiliyle başkaları bir arada oturunca haset baş gösterir.

Aksırana “ Çok yaşa “ demek dostluktan olduğu gibi, kıskançlık da dostluğun şartıdır.

2645. Onun oyununda bundan başka bir oyun yoktu ki? Oyna dedi, ben ne bilirim ki ona katayım? Bir tek oyunum vardı, oynadım, kendimi kaldırıp belâya attım.

Belâda da onun lezzetlerini tatmak istedim, ona mat oldum, ona mat oldum, ona mat oldum! Ey ulu kişi, bu altı cihetli âlemde kim, kendisini altı duygu kapısından kurtarabilir ki?

Altının cüz’ü, nasıl olurda küllünden kurtulur? Hele keyfiyetsiz Tanrı onu eğri yaratmışsa!

2650. Bu altı cihet içinde ateşe dalmış kişiyi ancak altı ciheti yaratan Tanrı kurtarabilir. Küfür olsun, iman olsun.. onun eliyle dokunmadır, onundur.”

Muaviye’nin tekrar İblis’e İblis’in hilelerini anlatması

Emîr ona dedi ki: “ Bunlar doğru. Fakat bunlardan senin payın eksik.

Sen, benim gibi yüz binlerce kişinin yolunu urdum delik deldin, hazineye girdin!

Hem ateş ve neft olasın, hem yakmayasın, buna imkân var mı? Kimdir ki senin elinden elbisesi yırtılmamış olsun!

2655. Ey, ateş senin tabiatın yakmaktır, bir şeyi yakmaman mümkün değil.

Tanrı seni yakıcı bir hale getirmiş, bütün hırsızların üstadı etmiştir. İşte lânet budur. Tanrı ile yüz yüze konuştum. Ey düşman, senin hilene karşı ben kim oluyorum?

Senin marifetlerin, ıslık sesi gibidir, kuşların seslerine benzer, fakat kuş avlar.

O, yüz binlerce kuşun yolunu urmuştur. Kuş,âşina bir kuş geldi sanıp aldanmıştır.

2660. Havada uçarken ıslık sesini duyunca havadan iner, burada esir olur.

Nuh’un kavmi senin hilenden feryada düşmüşler, gönülleri yanmış, göğüsleri paramparça olmuştur. Cihanda Âd kavmine rüzgârı sen yolladın, onları azaplara, mihnetlere sen düşürdün.

Lût kavminin başına taş yağmasına sen sebep oldun. O kara suyun içinde, senin yüzünden boğuldular. Nemrut’un beyni, senin yüzünden döküldü binlerce fitneler meydana getiren Şeytan!

2665. Filozof, zeki Firavunun aklı körleşti, senin yüzünden bir şey anlamaz oldu. Ebulehep de senin yüzünden naehil,oldu.Ebülhakem de senin yüzünden Ebucehil kesildi. Ey bu satrançta nam için yüz binlerce ustayı mat eden!

Ey müşkül oyunlarıyla gönülleri yakan ve gönlüne merhamet gelmeyen!

Sen hile denizisin, halk bir katradan ibaret. Sen dağ gibisin, selim kalpli insanlara ancak bir zerre!

2670. Ey düşmanlık edip duran Şeytan, senin hilenden kim kurtulabilir? Hepimiz tufana gark olmuşuz. Ancak Tanrı’nın koruduğu müstesna.

Nice saadetli yıldız, senin yüzünden ihtiraka düşmüştür. Nice askerler, nice topluluklar, senin yüzünden darmadağın olmuştur!”

İblis’in Muaviye’ye cevap vermesi

İblis Muaviye’ye dedi ki: “ Bu bağı çöz. Ben, kalpla halis için mehenğim.

Hak, beni aslanla köpeği imtihan etmek için yarattı, halisle kalpı ayırt etmek için halk etti. Ben, kalpın yüzünü ne vakit karartmışım.Kuyumcuyum ben, ona daima değerini verdim.

2675. İyilere yol gösteririm, kuru dalları keserim. Bu otları niye ortaya koyarım?Hayvan hangi cinstendir, meydana çıksın diye.

Kurt, ceylândan bir yavru doğursa onun kurt, yahut ceylân oluşunda şüphe edilir. Önüne otla kemik koy. Bakalım hangisine tezce adım atacak, hangisine meyledecek? Eğer kemiğe gelirse köpektir, ota meylederse şüphe yok, ceylân cinsindendir.

2680. Kahırla lûtuf, birbirine eş oldu. Bu ikisinden bir hayır ve şer âlemi doğdu. Sen otla kemiği göster, nefis ve can gıdasını arz et.

Nefis gıdasını isterse aşağılıktır, ruh gıdasını isterse serverdir. Tene hizmet ederse eşektir. Can denizine dalarsa inci bulur.

Gerçi bu ikisi birbirine aykırı, hayır ve şerdir ama ikisi de bir iş başındadır.

2685. Peygamberler, ibadetlerini arz ederler, düşmanlar şehvetlerini.

Ben iyiyi nasıl kötüleştirebilirim? Tanrı değilim ya! Ben bir davetçiyim, onları yaratan değil! Güzeli çirkin yapabilir miyim? Rab değilim ki. Güzele çirkine bir aynayım.

Hintli, bu, adamı kara suratlı gösteriyor diye aynayı yaktı.

Ayna dedi ki: suç benim değil. Benim yüzümü cilâlayana kabahat bul!

O beni gammaz yaptı, çirkin kimdir, güzel kim? Söyleyeyim diye o, beni doğru sözlü etti.

2690. Ben şahidim, şahidi zindana atmak nerede görülmüş? Zindan ehli değilim. Tanrı şahidimdir. Ben de nerede meyveli bir ağaç görürsem onu dadı gibi besler, yetiştiririm.

Fakat nerede bir acı ve kuru ağaç görürsem fışkı, miskten kurtulsun diye keserim. Kuru ağaç, bahçıvana “ Yiğit, suçsuz,günahsız niye benim başımı kesiyorsun?” der. Bahçıvan der ki: “ Sus, kötü huylu. Kuruluğun suç olarak yetmez mi?”

2695. Kuru ağaç “Ben doğruyum, eğri değil. Niçin suçum yokken beni kesiyorsun der?” der. Bahçıvan der ki: “ Kutlu bir şey olsaydın da keşke eğri olsaydın, fakat yaş olsaydın!

Öyle olsaydın Âbıhayatı çeker, dirilik suyu ile karışır, hayat bulurdun. Tohumun kötüymüş, aslın kötüymüş, güzel bir ağaca ulaşamamışsın.

Güzel bir ağaç dalı, kötü bir ağaca aşılansa o güzellik, kötü ağacın tabiatını da güzelleştirir.”

Muaviye’nin Şeytan’a kızıp sert muamelede bulunması

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*