İçeriğe geç

Mevlana Sözleri – Mesnevi (2. Cilt – 28. Bölüm)

2700. Emîr, Şeytana dedi ki: “ Ey yol urucu, delil getirme. Beni kandırmağa yol bulamazsın, yol arama. Sen bir dolandırıcısın ben de garip bir tâcirim. Getirdiğin her elbiseyi nasıl alabilirim?

Kâfirlik edip pılımın, pırtımın etrafında dolaşma. Sen hiç kimsenin malına müşteri değilsin. Dolandırıcı müşteri olamaz. Müşteri gibi görünse bile bu, hileden, düzenden ibarettir.

Kim bilir, bu hasetçinin kabağında ne var? Tanrı, bu düşmanın elinden bizi kurtar, feryadımıza yetiş!

2705. Bir kere daha bana üfürür, beni bir kere daha afsunlarsa bu hırsız, hırkamı kaptı gitti! Onun bu sözü duman gibidir. Ey Tanrı, elimi tut, yoksa kilimim elden gider.

Bir delil getirmekle İblis’e üst olamam.Çünkü o, her yüce, her aşağılık kişinin fitnecisi, imtihancısıdır. “ Allemel esma” ya bey olan Âdem bile bu köpeğin yıldırım gibi koşuşuna karşı yaya kalmıştır.

Şeytan,onu bile cennetten yeryüzüne atmıştır. Âdem bile Simâk burcundayken balık gibi onun oltasına düşmüş,

2710. “ Rabbenâ, zalemnâ” diye ağlayıp feryat etmiştir. Onun hilesine, düzenine nihayet yoktur. Onun her sözünde bir şey vardır, her sözünde yüz binlerce sihir gizlidir.

Erlerin erliklerini bir nefeste bağlar; kadının erkeğin hevesini bir nefeste arttırır. Ey halkı yakıp yandıran fitneci İblis, niçin beni uyandırdın? Doğruyu söyle!

Şeytan, “ Kötü zan sahibi olan kişi, yüz nişan da olsa doğruyu işitmez.

2715. Bir gönül, hayale düştü mü delil getirsen bile hayali artar. Söz, o gönülde illet haline gelir; gazinin kılıcı hırsıza âlet olur.

Bu takdirde, öyle adama verilecek cevap susmaktan ibarettir.Ahmakla konuşmak deliliktir.

Ey ahmak, benim şerrimden Tanrı’ya ne ağlayıp sızlanıyorsun? Sen, o aşağılık nefsinin şerrinden ağla, sızlan! Sen helva yersin, çıban olur; sıtmaya tutulursun, sıhhatin bozulur.

2720. Sonra da İblis’e suçu yokken lânet edersin. Niçin o şeytanlığı kendinde görmezsin? Bu, ey azgın, İblis’ten değil,sendendir. Tilki gibi kuyruk peşinde koşup durmaktasın.

Yeşillikte bir kuyruk gördün mü o tuzaktır, bunu niye bilmiyorsun?

Bilmiyorsun, çünkü kuyruğa meylin seni bilgiden uzaklaştırdı, gözünü, aklını kör etti. Sevdiğin şeyler seni kör ve sağır eder; düşmanlığa kalkışma, bu cinayeti, kara nefsin işledi.

2725. Bana suç bulma , aykırı görme.Ben, kötülükten de bizarım, hırstan da, kinden de! Bir kere kötülük ettim, hâlâ pişmanım; gecem gündüz olsun diye bekleyip duruyorum.

Halk arasında müttehim oldum, herkes, kadın olsun erkek olsun kendi işini bana isnat ediyor. Zavallı kurt, aç bile olsa uyduruyor diye itham edilir.

Zayıflıktan yol yürümeye kudreti olmasa bile çok yemeden imtilâ olmuştur derler” dedi.

Muaviye’nin tekrar İblis’e ısrarı

2730. Muaviye dedi ki: “ Seni doğruluktan başka bir şey kurtaramaz. Adalet, seni doğruluğa davet etmekte. Doğru söyle de elimden kurtul. Hile , savaşımın tozunu yatıştıramaz.”

Şeytan, “Ey hayal kuran, düşüncelere dalan, doğruyu, yalanı nasıl anladın?” dedi. Muaviye, “ Peygamber, nişanesini bildirmiş, kalpla sağlamı anlamak için mehenk vermiş; “ Yalan kalplerde şüphe uyandırır, doğru kalplere emniyet ve neşe verir “demiştir.

2735. Gönül, yalan sözden istirahat bulmaz.Suyla yağ karışık olursa çırağ aydınlık vermez. Doğru söz kalbe istirahat verir. Doğru sözler, gönül tuzağının taneleridir.

Gönül hasta olur, ağzı kokarsa ancak o vakit doğruyla yalanın tadını almaz.

Fakat gönül ağrıdan illetten salim olursa, yalanla doğrunun lezzetini adamakıllı bilir, anlar. Âdem’in buğdaya hırsı artınca bu hırs, gönlünden sıhhati, selâmeti kapıp götürdü.

2740. Senin yalanına, işvene kulak astı, aldanıp öldürücü zehri içti.

O anda akrebi buğdaydayken ayırt edemedi. Hevesle mest olan kişinin temyizi uçup gider. Halk, arzu ve heva sarhoşudur. Onu için senin yalanını dinler.

Fakat hevadan vazgeçen, gözünü sırlara âşina etmiştir.

Kadı’nın kadılıktan şikâyeti,naibinin ona verdiği cevap

Birisini kadı yaptılar. Ağlayıp inlemeye koyuldu. Naip “ Kadıya bu ağlama nedir diye? 2745. Ağlamak, feryat etmek zamanı değil.. sevinecek, kutlanacak zamanın “ dedi.

Kadı, bir ah edip dedi ki: “ Gönlüne hâkim olmayan, işin iç yüzünü bilmeyen kimse nasıl hükmedebilir? O, işin hakikatini bilen iki kişi arasında bir cahilden başka bir şey değildir ki.

O iki hasım , ne yaptıklarını bilirler.Zavallı, kadı o iki kişinin hilesini ne bilsin?

Hallerini bilmez, gafildir. Böyle olduğu halde kanlarına, mallarına nasıl hükmedecek?” Naip “ Hasımlar, bilgili ama illetlidir. Halbuki sen, cahilsin ama şeriat mumusun.

2750. Çünkü sende bir kasıt ve illet yok. İşte şu illetsizlik yok mu? Gözlerin nurudur. O iki bilgiyi, garazları kör etmiştir. Bilgilerini de kasıtları, illetleri mezara tıkmıştır.

Kasıtsızlık, bilgisizi âlim yapar, kasıt ve garaz, ilmi aykırı bir hale sokar, zulüm haline koyar. Sen rüşvet almadıkça kör değilsin, fakat tamah ettin mi körsün, kul köle kesilirsin” dedi. Ben hevadan vazgeçmişim, şehvet lokmalarını az yemişim.

2755. Gönlümün tat alma duygusu aydın.. doğruyu yalandan ayırt eder.

Muaviye’nin İblis’i söyletmesi

Sen niçin beni uyandırdın? Be hilebaz, sen uyanıklığa düşmansın.

Sen, afyona benzersin, daima uyutursun. Şaraba benzersin, aklı, bilgiyi giderirsin. Seni çarmıha gerdim. Haydi doğru söyle. Ben doğruyu bilir, anlarım, hileye sapma.

Ben herkesten, tabiatında, huyunda ne varsa, neye sahipse onu ararım.

2760. Sirkeden şeker lezzetini aramam. Karı tabiatlı erkeği asker yerine saymam.

Gâvurlar gibi, bir putun Hak oluşunu, yahut Hak’tan bir alâmet, bir nişan buluşunu ummam. Fışkıdan misk kokusunu istemem. Irmak içinde kuru kerpiç araştırmam.

Ağyar olan Şeytan’dan beni hayır için uyandırmayı ummam.”

İblis, birçok hileye, düzene kalkıştıysa da Emîr, onun inadını, inkârını dinlemedi.

İblis’in ,hilesini Muaviye’ye doğru söylemesi

2765. Bunun üzerine sözü ağzının içinde geveleyerek dedi ki: “ Ey Muaviye, ben seni şunun için uyandırdım: Cemaate yetişesin, devletli Peygamber’in ardında namaz kılasın.

Eğer namaz fevt olsaydı, vakit geçseydi bu cihan, sana nursuz, kapkaranlık kesilecekti. Bu ziyandan bu dertten dolayı ağlayacak, gözlerinden âdeta kâselerle yaş dökecektin. Herkes, ibadetten bir zevk alır, bu yüzden de bir an bile sabredemez, ibadette bulunur.

2770. Fakat o dert, o gussa yüzlerce namaza değer. Nerede namaz, nerede o niyazın ışığı?”

İhlâs sahibi birisinin cemaati kaçırdığından dolayı tahassür ve iştiyakı

Birisi mescide girerken baktı ki halk mescitten çıkıyor.

Cemaat dağıldı mı ki herkes acele,acele mescitten çıkıyor?” diye sordu. Birisi, “Peygamber, cemaatle namazını eda etti, duasını bile bitirdi.

Ey ham adam, nereye gidiyorsun? Peygamber, çoktan selâm verdi” dedi.

2775. Adam bir ah çekti ki ahının dumanı göründü.Bir vah etti ki gönlünden kan kokusu geldi. Cemaatten biri “Sen bu ahı bana ver, ben o namazı sana bağışlayayım” dedi.

Adam “Verdim, namazı da kabul ettim” dedi. Öbürü o ahı, yüzlerce niyazı aldı. Gece rüyasında hâtif ona “ Sen Âbıhayatı, derde dermen olan ameli aldın,

O ahı seçmen, o âşıklar zümresine girmen yüzü suyu hürmetine de bütün cemaatin namazı kabul edildi” dedi.

İblis’in Muaviye’ye hilesini söylemesi hikâyesinin sonu

2780. Bunun üzerine Azazil dedi ki: “ Ey emîr, artık hilemi açığa vurayım. Eğer namazın fevt olsaydı gönlüne dert düşecek, ah ve figana başlayacaktın. O teessüf, o figan, o niyaz, yüzlerce zikirden, namazdan üstün olacaktır.

Böyle bir ah, hicapları yakmasın diye korktum da seni, onun için uyandırdım. İstedim ki öyle bir ah etmeyesin, bu suretle de o yola sahip olmayasın.

2785. Ben hasetçiyim, işte böyle bir hasette bulundum.Düşmanım; işim, gücüm, hile ve kinden ibarettir” Muaviye, bunun üzerine “ İşte şimdi doğruyu söyledin, senden bu beklenir, lâyığın budur.

Sen örümceksin, ancak sinek tutabilirsin. Halbuki ben sinek değilim, zahmet etme a köpek! Ben ak doğanım, beni padişah avlar. Örümcek, etrafımızda nasıl olur da ağ örebilir?

Kudretin varken yürü, sinek avla, sinekleri bir ayran tası civarına çağır!

2790. Onları bala çağırsan bile bu çağırış, şüphe yok yalandır, çağırdığın şey de yine ayran!

Sen beni uyandırdın ama o uyandırış, uykunun ta kendisiydi. Bana gemi gösterdin ama gösterdiğin gemi, girdaptan ibaretti.

Sen beni, daha iyi bir hayırdan mahrum etmek için hayra sevkettin” dedi.

Ev sahibinin ,hırsızı yakalamak üzereyken birisinin seslenmesi yüzünden kaçırması

Bu, şuna benzer: Bir adam, odasında hırsız görüp kovalamaya başladı. Birkaç kere peşinden dolaştı, iyice terledi.

2795. Nihayet son saldırışta hırsıza yaklaştı. Bir sıçrasa tutacaktı. Biri “Buraya gel de belâ nişanelerini gör!

Çabuk ol savaş eri, çabuk gel de burada ki ahvali bir gör” diye bağırdı.

Adam, herhalde orada da bir hırsız olacak,hemen gitmezsem başıma belâ kesilecek, Çoluğuma ,çocuğuma el uzatacak. O vakit bunu tutmaktan ne faydam olur?

Ürünlerimizi İncelediniz Mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir