İçeriğe geç

Mevlana Sözleri – Mesnevi (3. Cilt – 24. Bölüm)

2300. O iblis gözünü bir an olsun yum; ne vakte kadar suret görüp duracaksın, ne vakte kadar, ne vakte kadar? Ey Dekukî, ırmak gibi yaşlar döken gözlerinle onları ara, gafil olma, ümidini kesme! Gafil olma, ara…ara ki devlet, aramaktadır. Gönüle gelen her ferah, bir sıkıntıya bağlıdır. Âlemin bütün işlerini bırak da canla başla üveyk kuşu gibi “ kû, kû – nerede, nerede” de! Ey perde altında kalan iyi dikkat et, Allah “ Dua edin, beni çağırın… size icabet edeyim” dedi, icabetin şartı bile duadır.

2305. Kimin gönlü illetlerden arınmışsa onun duası ululuk sahibi Allah’ya kadar varır, makbul olur. Davud aleyhisselâm zamanında çalışmadan, eziyet çekmeden helâl rızık elde etmek isteyen kişi ve duasının kabul olması Hatırıma yine o hikâye geldi. O yoksul adam, gece gündüz feryat etmekte, Allah’dan eziyetsiz, zahmetsiz, çalışmadan kazanmadan helâl rızık istemekteydi. Bundan önce onun bazı hallerini söylemiştik. Fakat araya başka şeyler girdi, bu hikâye de öylece kaldı gitti. Şimdi onun hali neye vardı; Allah’nın lûtuf ve ihsan bulutundan hikmet yağmuru yağınca o yoksul ne oldu?

2310. Öküzün sahibi onu görüp “ Ey karanlıkta benim öküzümü aşıran, borçlusun bana sen. Neden benim öküzümü kestin be ahmak hilebaz, nerede insafın?” dedi. Adam, “ Ben Allah’dan rızık istiyor, kıbleyi niyazımla bezeyip duruyorum. Zamanlarca edip durduğum dua kabul edildi. O, benim rızkımdı, tutup kestim, işte sana cevap” dediyse de Öküz sahibi yakasına sarıldı, sabredemedi, yüzüne de birkaç sille vurdu. Her iki düşmanın da Davud Peygamber aleyhisselâm’ın yanına gitmesi

2315. Çeke çeke Davud Peygamber’in yanına kadar götürdü. “ Gel bakalım zalim ahmak. Saçma sapan lâfları bırak azgın herif. Aklını başına al, kendine gel! Bu ne çeşit dua? Âlemi bana da güldürme, kendini de maskara etme!” diyordu. Adam “ Ben Allah’ya dua ettim, feryad ü figan ederek nice kanlar yuttum. İyice biliyorum ki duam kabul edildi. Sen gayri ey kötü sözlü, var, başını taşlara vur ” dediyse de

2320. Adam “ Müslümanlar, buraya gelin de bu herifin yavelerini duyun! Müslümanlar, Allah için olsun söyleyin… dua nasıl olur da benim malımı ona mal eder? Eğer dua ile mal ele geçseydi bütün âlem dua eder,mal, mülk sahibi olurdu. Dua ile ele bir şey geçseydi kör dilenciler de yücelirler, bey kesilirlerdi. Onlar da gece gündüz dua ediyorlar, Yarabbi bize para ver, mal, mülk ver diyorlar.

2325. Sen vermezsen kimsecikler bir şey vermez. Ey kapalı kapıları açan Allah, bize ihsan kapısını da sen aç derler. Fakat körlerin çalışıp çabalaması yalnız dua ve feryat… bir dilim ekmekten başka ellerine bir şey geçmez” dedi. Halk, “ Bu Müslüman doğru söylüyor. Bu dua satan, zâlim bir adam. Hiç dua, bir şeye sahip olmaya sebep midir? Bu, şeraitte görülmüş bir şey mi? Ya paranla alarak bir mala sahip olursun, ya birisi sana bir şey bağışlar, yahut vasiyet eder, yahut da gönlünden kopar, sana verir. Bu çeşit bir şey olmadıkça bir şeye sahip olamazsın ki.

2330. Bu yeni şeriat hangi kitapta. Sen ya o öküzü ver, ya hapse git” demekteydi. Adam, yüzünü göğe tutarak dedi ki: “ Yarabbi, benim halimi senden başka kimsecikler bilmez. Gönlüme o duayı sen ilham ettin, gönlümde yüzlerce ümit belirttin. Lâf olsun diye dua etmedim ya… Yusuf gibi rüyalar görmüştüm.” Yusuf, güneşle yıldızların, huzurunda kullar gibi secde ettiklerini gördü.

2335. O rüyaya adamakıllı inandı, kuyuda da ondan başka bir şey ummuyordu, zindanda da. Ona dayanmakta, onu beklemekteydi. Ondan başka ne kulluktan derdi vardı, ne az çok kınanmaktan! Rüyası, mum gibi gözünün önünde yanmakta, onu aydınlatıp durmaktaydı; rüyasına güveniyordu. Yusuf’u kuyuya attıkları zaman Allah’dan kulağına şu ses gelmişti: Ey yiğit, sen bir gün padişah olacaksın. O vakit seni kıyanların sözlerini, yüzlerine vurursun.

2340. Bunu seslenen görünmüyordu ama gönül, söyleyenin eserini tanıyordu. O sesten cana bir kuvvet, bir rahat, bir huzur geliyordu. İbrahim’e ateş nasıl bir gül bahçesi olmuşsa o ses yüzünden kuyu da Yusuf’a gül bahçesi kesilmişti. Gayri ne cefa geldiyse o kuvvetle tahammül etti. neşeyle çekti. Nitekim Elest sesinin zevki de her müminin gönlünde tâ mahşere kadar sürer gider.

2345. Bu yüzden müminler, ne belâya itiraz ederler, ne Hakk’ın emir ve nehyinden sıkılırlar. Başkalarının ağzına acılık veren bir lokmaya benzeyen Allah hükmü, onlara gülbeşeker gelir, tatlı tatlı yerler, hazmederler. Allah hükmünü kabul etmeyip inkâr eden, o lokmayı yese bile kusan kişiyle yaramaz. Elest gününde bir rüya gören, Allah’ya ibadet yolunda sarhoş olur. Sarhoş deve gibi bu ibadet çuvalını hiç usanmadan, sıkılmadan çeker durur.

2350. Ağzının etrafındaki tasdik köpüğü, onun sarhoşluğuna, coşkunluğuna şahittir. Deve, kuvvetlenip erkek aslan kesildi mi ağır yükler çeker de yine o yüklerin altında az yer, az içer. Dişi deve arzusuyla yüzlerce zahmet ve açlık çeker. Hatta dağ bile ona bir kıl gelir! Elest âleminde böyle bir rüya görmeyen bu dünyada ne kul olur, ne mürit! Olsa bile gönlünde yüzlerce tereddüt vardır.Bir an şükrederse bir yıl şikâyet eder.

2355. Din yolunda yüzlerce tereddütle ve inanmayarak öne doğru bir adım atarsa öbür adımı arda doğru gider. Bunu da ileride anlatırım, borcum olsun…eğer öğrenmekte acele ediyorsan “ Elemneşrah” sûresini oku! Bu mânayı etraflıca anlatmaya kalkışsam ne haddi vardır, ne kenarı. Yürü öküzünü dâva edene doğru eşek sür! Adam dedi ki: “ Yarabbi, bu suç yüzünden şu azgın adam, bana kör dedi. Bu ne iblisçe bir kıyas Yarabbi? Ben ne vakit körcesine dua ettim. Allah’dan başka kime ihtiyacımı söyledim?

2460. Kör, bilgisizlikle halktan bir şeyler umar. Ben senden umuyorum… her güç şey sana kolaydır. Asıl kör kendisi ki beni kör saydı, canla başla niyaz ettiğimi görmedi bile! Benim bu körlüğüm, aşk körlüğüdür. Güzelim, sevdiği şey, insanı kör ve sağır yapar derler ya… bu körlük, o körlüktür. Allah’dan başkasını görmüyorum, fakat onu görüyorum. Aşkımın muktezası da bu değil midir? Söyle. Yarabbi, sen görmektesin, beni sen de kör sanma. Senin lûtfunun etrafında dönüp dolaşmaktayım, ey lûtfunun etrafında dönüp dolaştığım, ey kendisinden ayrılmadığım Allah!

2365. Yusuf-ı Sıddıyk’a rüya gösterdin da ona güvendi. Onun gibi lûtfun bana da bir rüya gösterdi. O sonsuz dualarım oyuncak değildi ya! Fakat halk, benim sırlarımı bilmiyor da sözlerimi saçma sanıyor. Hakları da var. Gayb sırrını, sırları adamakıllı bilen ve ayıpları tamamıyla örten Allah’dan başka kim bilebilir ki?” Düşmanı dedi ki. “ Amca, neye yüzünü göğe çeviriyorsun? Bana çevir de doğru söyle!

2370. Delirdin mi ki böyle hatalara düşüyor, aşktan, Allah’ya yakınlıktan dem vuruyorsun? Sen, gönlü ölmüş bilirsin… Hangi yüzle yüzünü göklere tutuyorsun?” Bu hâdise yüzünden şehre bir velveledir düştü. O müslümansa, “ Yarabbi, bu kulunu rezil etme. Kötülük yaptıysam bile sırrımı halka açma. Biliyorum, uzun gecelerde yüzlerce tazarrula sana niyaz edip durdum.

2375. Halka karşı bunun hiçbir kadri, hiçbir kıymeti yok, onlar bilmez bunu; fakat senin yanında aydın bir mum gibi… sana aşikâr ” diye niyaz etmekte, yüzünü yerlere vurmaktaydı. Davud aleyhisselâm’ın iki hasmın da sözlerini dinlemesi ve dâva edileni sorguya çekmesi Davut Peygamber, evinden dışarı çıkınca “ Bu ne, ne var, ne oldu” dedi. Dâvacı dedi ki: “ Ey Allah’nın peygamberi, imdat et. Öküzüm, bu adamın evine girmiş, O da onu kesmiş. Neden benim öküzümü kesmiş sor da söylesin.” Davut, “ Ey kerem sahibi, neden sana haram olan o öküzü kestin?

2380. Yalnız saçma sapan söyleme, delil göster de bu dâva görülsün, bitsin” dedi. Adam dedi ki: “ Ey Davut, yedi yıldır gece gündüz dua etmekte, Allah’dan, Yarabbi, helâl ve zahmetsiz bir rızık istiyorum, diye niyazda bulunmaktayım. Erkek kadın… herkes feryadımı bilir, hattâ çocuklar bile bunu söyler, anlatırlar. Kime istersen sor, derhal söyleyiversin.

2385. Halktan hem gizli sor, hem de aşikâre… bak, bu eski hırkalı yoksul neler söylüyor, nasıl dua ediyordu, anla, Bu dualardan, bu feryatlardan sonra bir de baktım ki evime bir öküz girivermiş. Gözüm karardı. Ama lokma için değil, duam kabul edildi diye sevindim hani. O ayıpları bilen Allah duamı kabul etti, buna şükrane olsun diye öküzü kestim” Davud Aleyhisselâm’ın, öküzü kesenin haksız olduğuna hükmetmesi Davut, “ Bu sözlerden el yıka, dâvana şer’i delil getir.

2390. Reva görür müsün delilsiz bir hüküm vereyim de bu şehirde bâtıl bir sünnet koyayım, kötü bir âdet bırakayım, Bunu sana kim bağışladı? Satın mı aldın, mirasa mı kondun? Ekine nasıl sahip olabilirsin, sen mi ektin? Ektinse senindir. Kazanmakta ekin ekmeye benzer. Ekmedikçe ona sahip olmaya hakkın yoktur. Ektinse ektiğini biçersin, o senindir. Yoksa zulmettiğin, haksız olduğun kat’iyetle anlaşılır. Yürü, eğri büğrü söylenme, bu müslümanın malını ver. Paran yoksa borç al, ver; beyhude konuşma!” dedi.

2395. Adam, “ Padişahım, sitemkârlar ne söylüyorlarsa sen de tıpkı onu söylüyorsun bana” deyip Adamın, Davut Aleyhisselâm’ın hükmünden feryada gelmesi Secde ederek dedi ki. “ Ey benim yanıp yakıldığımı gören Allahm, Davud’un gönlüne de o nuru ver. Gönlüme saldığın ziyayı onun gönlüne da sal ey ihsan sahibi Rabbim.” Bu sözleri söyledikten sonra hayhayla ağlamaya başladı. Öyle bir ağlayış ağladı ki Davud’un gönlü yerinden oynadı. “ Ey öküzü dâva eden, bugün bana mühlet ver, bu dâvanın görülmesinde ısrar etme.

Ürünlerimizi İncelediniz Mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir