İçeriğe geç

Mevlana Sözleri – Mesnevi (3. Cilt – 26. Bölüm)

2500. Senin sözünle yüz binlerce kişinin can gözü açıldı, gayb âlemine hazırlandı. Fakat onların hepsinden kuvvetli mucizen bu: Sen, insana hayat bağışlamaktasın, bu bağışlaman daimî, Zaten bütün mucizelerin canı da bu… ölüye ebedî hayat bağışlamak!” demekteydi. Zalim öldürüldü, bütün bir dünya dirildi. Halkın hepside yeni baştan Allah’ya kul oldu. İnsanın nefsi, öküzü öldüren dâvacıya benzer, öldüren de akıldır. Davud, Tantı, yahut Allah vekili olan şeyhtir. Zalim, onun yardımıyla öldürülebilir. Çalışıp kazanamadan hesapsız rızık, onun himmetiyle elde edilebilir… insan, onun sayesinde devlete erişir, zenginleşir Nefsini öldür de âlemi dirilt. Nefis, efendisini öldürmüştür; sen, onu kendine kul, köle yap!

2505. Kendine gel, öküzü dâva eden senin nefsindir; kendisini efendi yerine koymuştur, ululuk taslamaktadır. Öküzü öldüren de aklındır. Hadi, artık ten öküzünü öldüreni inkâr etme! Akıl bir esirdir. Daima Hak’tan zahmetsizce bir rızık, tabak tabak nimetler ister. Onun zahmetsizce rızıklanması neye bağlıdır? Kötülüğün aslı olan öküzün öldürülmesine. Nefis, “ Benim öküzümü nasıl olurda öldürürsün?” der. Çünkü nefis öküz, ten suretidir.

2510. Velinimet zâde olan akıl, ihtiyaçlar içinde kalmış, kanlı katil nefis, efendi olmuş, öne geçmiş! Zahmetsiz rızık nedir, bilir misin? Ruhların gıdası, peygamberlerin rızıkları. Fakat bunu elde etmek, öküzü öldürmeye bağlıdır. Hazine öküzün içindedir ey hazine arayan, yerleri kazıp duran! Dün biraz bir şey yemiştim, onun için lâyıkıyla anlatamıyorum. Yoksa bunu tamamıyla anlatır, yuları anlayışının eline teslim ederdim. Ama dün bir şey yedim demem de masaldan ibaret… çünkü ne gelirse o gizli evden geliyor.

2515. Güzel gözlülerden işve, cilve öğrenmişsek neden gözümüzü sebeplere dikip duruyoruz. Sebeplerin de başka sebepleri var. Sebebe bakma da asıl ona bak! Peygamberler, sebepleri gidermek için geldiler. Mucizelerini ta Zuhal yıldızına ulaştırdılar. Sebep ve vesilesiz denizi böldüler, ekmeksizin buğday yığınını buldular. Çalışmaları yüzünden kum taneleri un olurdu. Keçinin yünlerini çektiler mi ellerinde ibrişim olurdu.

2520. Bütün Kur’an, sebebi gidermeye aittir. Zâhiren yoksul olan Peygamber’in yüceliğini, yine zâhiren yüce olan Ebuleheb’in helâkini anlatır durur. Ebabil kuşları iki üç taş attılar mı o koca Habeş ordusunu kırıp geçirirler. Ta yukarılarda uçan kuşun attığı bir taş, fili delik deşik eder. Öldürülmüş adama kesilmiş öküzün kuyruğuyla vur da hemen dirilsin, kefeniyle kalksın. Kesilmiş boğazı, yerinden davransın, kanını dökenlerden kanını istesin denir.

2525. Bunlar ve bunlara benzer daha nice şeyler var… Kur’an, baştan sona sebepleri, illetleri nefyeder vesselâm. Fakat bunları anlamak, işi uzatıp duran aklın harcı değildir. Kulluk et de bunlar sana keşfolsun! Felsefeye sarılan kişinin aklı, akılla anlaşılabilen şeylere bağlanmış kalmıştır. Fakat temiz ve pak kişi, aklın aklının ( Akl-ı Küll’ün) tek binicisi oldu. Aklının aklı içtir, senin aklınsa kabuk. Hayvan midesi daima kabuk arar. İç arayan, kabuğu sevmez, ondan usanır, bıkar. İç temiz kişilere helâldir, temiz kişilere.

2530. Kabuktan ibaret olan akıl, bir işi yüzlerce delille ancak anlayabilir. Fakat Akl-ı Kül, doğru olduğunu bilmediği yola adımını atar mı hiç? Akıl, defterleri baştanbaşa karalar durur. Aklın aklıysa bütün âlemi ayla, doldurur, nurlandırır. O, karadan da kurtulmuştur, aktan da. Onun ayının nuru, gönüle de yayılmıştır, sana da. Cüz’i akıl bu karayla akı, yine kadirden,bir yıldız gibi parlayıp âlemi aydınlatan Kadir gecesinden elde etmiştir. Keseyle dağarcığın değeri altındadır. İçinde altın olmayan keseyle dağarcığın ne kıymeti var?

2535. Nitekim tenin değeri de canla, fakat canın değeri de cananın ışığıyladır. Can, ışıksız diri olsaydı hiç kâfirlere “ Ölü” denir miydi? Kendine gel, söyle, söyle ki söyleme kabiliyeti bizden sonraki zamanlarda aksın diye ırmak yolunu kazmakta. Her devirde söz söyleyen bulunur; bulunur ama geçmişlerin sözleri daha faydalıdır. Ey şükreden kişi, Tevrat, İncil ve Zebur, Kur’an’ın doğruluğuna şahadet etmedi mi?

2540. Zahmetsiz ve sayıya gelmez bir rızık ara da Cebrail sana cennetten elma getirsin. Hattâ bahçıvanın lâflarıyla başın ağrımadan ekmek zahmetine düşmeden cennetin sahibinden rızıklanasın. Çünkü ekmekteki fayda ve lezzet, Allah ihsanıdır. Dilerse sana o faydalı kabuğu, yani ekmeği vasıta etmeksizin de verir. Ekmeğin sureti, ekmekteki faydaya, zevk ve lezzete bir sofradır. Fakat sofrasız ekmek yemek, velînin harcıdır. Can rızkını senin Davud’un olan şeyhin himmeti olmadıkça nasıl olur da çalışıp çabalamayla elde edebilirsin?

2545. Nefis şeyhle adım attığını, ona uyduğunu görürse zorla sana râm olur. Öküz sahibi de Davud’un sözünü anlayınca râm oldu. Şeyh sana dost oldu mu avda aklın, köpek nefse galip olur. Nefis, yüzlerce hile, Hud’a sahibi bir ejderhadır. Fakat şeyhin yüzü, o ejderhanın gözüne karşı tutulan bir zümrüttür. Öküz sahibini zebun etmek istersen onu eşekler gibi bizle, o tarafa sür be hoyrat adam!

2550. Nefis, Allah velîsine, yaklaşırsa dili yüz arşın kısalır. Onun yüz dili vardır, her dilinde yüz lûgat, hilesi, riyası anlatılamaz ki! Öküz nefsi dâva eden fasih sözler söyledi, yüz binlerce doğru olmayan delil getirdi. Bütün şehri kandırdı, yalnız padişahı kandıramadı, o her şeyi bilen padişahın yolunu vuramadı! Nefsin sağ elinde tespih ve Kur’an vardır ama yerinde de hançer ve kılıç gizlidir.

2555. Onun mushafına, onun riyasına kanma… kendini onunla sırdaş, haldaş yapma! Seni aptes al diye havuzun kenarına getirir de havuza, suyun ta dibine atıverir! Akıl, nuranî ve iyi bir hak ve hakikat arayıcısıyken neden zulmanî nefis ona galip oluyor. Neden mi? Nefis, kendi evinde, kendi yurdunda… akılsa garip! Köpek bile kapısında korkunç bir aslan kesilir!.. Hele sabret, aslanlar ormana gitsinler. Bu kör köpekler, o vakit onlara inanırlar.

2560. Şehirli, nefsin hilesini, tenin düzenini ne bilsin? O ancak kalbe gelen vahiyle kahredilebilir. Kim onun cinsiyse ona dost olur. Ancak şeyhin olan Davut müstesna! Çünkü o varlığını tebdil etmiştir. Allah, kimi gönül makamına vâsıl ederse o kişide ten cinsiyeti kalmaz. Halk, umumiyetle bu cihan içinde illetlidir. İllet, şüphe yok ki illete dosttur. Her aşağılık kişi Davutluk dâvasına kalkışır. Anlamayan kişiler de ona yapışır.

2565. Ahmak kuş, avcıdan kuş sesi duyar da o tarafa uçar gider. Davut olmadığı halde Davutluk dâvasına kalkışan, kendi malı olan şeyle başkasından naklettiği şeyi ayırt edemez, sapıktır o kişi. Kendine gel de mânevi bir adam bile olsa kaç ondan! Onun yanında kurtulmuş kişiyle bağlı kişi birdir. Yakına eriştim diye iddia etse de şüphededir. Böyle adam, halk yanında zekâdan ibaret bile olsa mademki kendisinde bu anlayış, bu ayırt ediş yok ahmaktır! Kendine gel, ondan ceylân, aslandan nasıl kaçarsa öyle kaç! Ey bilgili yiğit, sakın onun yanına koşma! İsa Aleyhisselâm’ın ahmaklardan dağa kaçması

2570. Meryem oğlu İsa, sanki bir aslan kanını dökmek istiyormuş da ondan kaçıyormuş gibi bir dağa kaçıyordu. Birisi, ardından koşup dedi ki: “ Hayrola… peşinde kimse yok, neden böyle kuş gibi kaçıyorsun?” İsa, öyle hızlı koşmaktaydı ki acelesinden cevap bile vermedi. Adam, bir müddet İsa’nı peşinden koştu, ardını bırakmayıp bağırdı: “ Allah rızası için bir an olsun dur. Neden kaçıyorsun. Merak ettim.

2575. Ardında ne aslan var, ne düşman… ne bir şeyden korkmana lüzum var, ne bir şeyden ürkmene sebep! O tarafa doğru neden koşuyor, kimden kaçıyorsun a kerem sahibi?” İsa dedi ki: “ Bir ahmaktan kaçıyorum. Yürü, benim yolumu kesme, kendimi kurtarayım!” Adam dedi ki: “ Körün gözlerini, sağırın kulağına açan Mesih sen değil misin? İsa “ Evet, benim” dedi. Adam “gayb afsunlarına me’va olan. O afsunu ölüye okuyunca ölüyü, av bulmuş aslan gibi sıçrayıp dirilten padişah sen değil misin!” dedi.

2580. İsa “ Benim” dedi. Adam dedi ki: “ A güzel yüzlü, topraktan kuşlar yapan sen değil misin?!” İsa. “ Evet benim” dedi. Adam “ Peki, öyleyse ey tertemiz ruh, dilediğini yaparken kimden korkuyorsun? Âlemde bu kadar mucizelerin varken senin kullarından olmayan kim?” İsa dedi ki: “Teni eşsiz örneksiz yaratan, canı ezelden halk eden Allah’nın tertemiz zatına ant olsun… Onun pak zatiyle sıfatları hakkı için… felek bile yenini, yakasını yırtmış, ona âşık olmuştur.

2585. O afsunu, o İsm-i Âzam’ı köre okudum, gözleri açıldı; sağıra okudum, kulakları duydu. Taş gibi dağa okudum, yarıldı göbeğine kadar hırkasını yırttı! Ölüye okudum dirildi. Hiçbir şey olmayan, vücudu bulunmayan şeye okudum, meydana geldi,bir şey oldu! Fakat ahmağın gönlüne yüz binlerce kere okudum, fayda vermedi. Mermer bir kaya kesildi, ona tesir bile etmedi. Âdeta kuma döndü, ondan bir şey bitmesine imkân yok!”

2590. Adam, “ Allah adının köre, sağıra ölüye tesir edip de ahmağa tesir ermemesinin hikmeti ne? Onlar da illet, bu da illet… neden onlara tesir ediyor da buna tesir etmiyor?” dedi. İsa dedi ki. “ Ahmaklık, Allah kahrıdır. Hastalık, körlük, kahır değildir, bir iptilâdır. İptilâ, acınacak bir illettir, ona kul da acır, Allah da…fakat ahmaklık, öyle bir illettir ki ahmağa da mazarrat verir, onunla konuşana da! Ahmağa vurulan dağ, Allah mührüdür. Ona bir çare bulmanın imkânı yok!”

2595. İsa nasıl kaçtıysa sen de ahmaktan kaç! Ahmakla sohbet, nice kanlar döktü! Hava,suyu yavaş yavaş çeker, alır ya… ahmak da dininizi böyle çalar, böyle alır işte. Kıçının altına taş koymuş adamın harareti nasıl gider, o adam nasıl soğuk alırsa ahmak da sizden harareti, aşkı iştiyakı çalar, size soğukluk verir! İsa’nın kaçışı korkudan değildi. O zaten emindi, fakat size öğretmek için kaçmıştı. Zemheri rüzgârları, âlemi doldursa bile o parlayıp duran güneşe ne gam? Sebâlılar’ın ahmaklığı, peygamberlerin nasihatlarının o ahmaklara tesir etmemesi

Ürünlerimizi İncelediniz Mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir