İçeriğe geç

Mevlana Sözleri – Mesnevi (3. Cilt – 34. Bölüm)

3300. İnsan, “ Kerremna “ kır atına binmiş, ihtiyar dizginini de akıl eline vermiştir. Musa, tekrar ona şefkatle öğüt vererek “ İsteğin seni mahcup eder, yüzüznü sarartır. Gel, bu sevdadan vazgeç. Allah’dan kork. Şeytan, seni aldatmış, o sana ders vermiş! “ dedi. Adam’ın, yalnız kümes hayvanlarıyla köpeğin dillerini anlamaya razı olması, Musa aleyhiselâm’ın da onun bu muradını yerine getirmesi Adam, “ Bari hiç olmazsa kapı dibinde yatıp duran, ev bekçiliği eden köpekle kümes hayvanlarının dillerini öğret.” dedi. Musa dedi ki: “ Hadi, peki… bu ikisinin dillerini anlayacaksın, yürü git! “

3305. Adam , sabah çağı, bakalım sahiden dillerini öğrendim mi, anlayacak mıyım ki? Diye kapının eşiğinde beklemekteydi. Hizmetçi kadın sofra örtüsü silkerken bir lokmacık bayat ekmek düştü. Ekmek parçasını horoz, hemencicik kapıverdi. Köpek dedi ki: Sen, bize zulmettin. Buğday tanesi de yiyebilirsin. Halbuki ben yiyemem ki… yerimde, yurdumda bundan âcizim ben. Sen buğday da yiyebilirsin, arpa da, darı, mısır gibi başka şeyler de… Halbuki ben bunları yiyemem.

3310. Böyle olduğu halde bizim kısmetimiz olan şu bir parçacık ekmeği bile kapıyorsun! Horozun köpeğe cevabı Bu sözü duyan horoz, “ Merak etme, Allah sana buna karşılık başka şeyler verir. Bu ev sahibinin atı sakatlanacak, yarın sabah, adamakıllı doyacaksın, kederlenme. Atın ölümü, köpeklere bir bayram olacak… çalışıp çabalmadan bir hayli rızık dökülüp kalacak “ dedi. Adam, bu sözü duyunca derhal atı sattı. Horozun dediği çıkmadı, köpeğe karşı mahcup vaziyette kaldı.

3315. Ertesi günü yine horoz, ekmeği kapınca köpek ağzını açtı, dedi ki: “ A düzenbaz horoz… bu yalan niceye bir? Niceye bir bu zulümkârlık, bu yalancılık, bu kara yüreklilik? Hani at sakatlanack dediydin, nerde? Sen, düzenci körün birisin, sözünde hiçbir doğru yok!” Her şeyden haberi olan horoz, köpeğe “ Atı sakatlandı, sakatlandı ama başka yerde. Atını satıp ziyandan kurtuldu. Uğrayacağı ziyanı, başkalarına yükletti.

3320. Fakat yarın katırı sakatlanacak, o nimet, ancak köpeklere nasip olacak” dedi O haris adam, hemencecik katırı da sattı, dertten de kurtuldu, ziyandan da. Üçüncü günü köpek, horoza dedi ki: “ Ey beyliği davulla dümbelekle ilân edilen yalancılar beyi, hani, nerede vaadin?” Horoz, “ Acele katırı da sattı. Fakat yarın kölesi ölecek. Ölünce de akrabası, yoksullara köpeklere ekmekler dağıtacaklar” dedi.

3325. Adam, bunu duyunca köleyi de satıp ziyandan kurtuldu, yüzü parladı, neşelendi. Şükürler etmekte, âlemde üç ziyandan da kurtuldum. Kümes hayvamlarıyla köpeklerin dillerini öğrendim de kötü takdirlerden kendimi kurtardım demekteydi. Ekmekten mahrum kalan köpek, üçüncü gün “ Ey tek, çift atıp duran herzevekil ve yalancı horoz! Köpeğe vaat ettiği üç şeyde de yalanı çıkmış olan horozun utanması Yalanın, düzenin niceye bir sürecek? Sen yalandan başka bir söz söylemez misin?” dedi.

3330. Horoz dedi ki: “ Haşa… ne ben yalan söylerim, ne benim cinsimden olan öbür horozlar. Biz yalandan yunmuş, arınmışız! Biz horozlar, müezzinler gibi doğru söyler, güneşi gözetler, vakit geldi mi ki diye bekler dururuz! Bizi bir leğen altına kapatsalar yine içten içe güneşi gözler, onun nerede olduğunu anlarız. Velîler, güneşin bekçileridir. İnsanlar içinde Allah sırlarını bilir, anlar onlar. Allah, bizi namaz vaktini bildirmek üzere Âdemoğluna hediye etmiştir.

3335. İçimizden biri yanılır da vakitsiz öterse o ötüşü ölümüne sebep olur. Vakitsiz “ Haydin namaza” dememiz, kanımızı mübah eder. Mâsum olan, yanılmayansa ancak vahye mahzar olan can horozudur. Kölesini de sattı. Köle satılır satılmaz öldü, alan da iki kat ziyana girdi. Malını kaçırdı ama iyi bil ki kendi kanına girdi.

3340. Bir ziyana uğramak, birçok ziyanları defedecekti. Cismimiz, malımız, canlarımıza fedadır; canımıza gelecek belâ, cismimize, malımıza gelir. Gazaba uğradın mı padişahlara malını verir, başını kurtarırsın. Fakat iş bilmez cahil misin? Kazaya düşünce padişahtan malını kaçırmaya kalkışırsın. Horozun ev sahibinin ölümünü haber vermesi Fakat şimdi de yarınki gün ev sahibi ölecek. Mirasına konan feryat ve figan ederek bir öküz kesecek. Yarın, adam ölünce sana epeyce yemek düşecek.

3345. Köyde halk da, ilerigelenler de kurban etleri, lalangalar, yemekler yiyecekler. Yoksullara, köpeklere bir hayli öküz eti, koca koca ekmekler dağıtılacak. Atın, eşeğin, kölenin ölümü, bu ham mağrura gelecek kazayı defedecekti. Fakat o, malının ziyan olmasından ve bu yüzden derde düşmesinden kaçtı, malını çoğalttı… çoğalttı ama kendi kanına girdi! Dervişlerin bu riyazatları neden? Çünkü cisme verilen o eziyetler, canların bakasına sebep olur.

3350. Salik, ebediliğe erişmese nasıl olur da tenini hastalıklara uğratır, helâk eder? Ruhu, karşılığında elde edeceği şeyleri görmese insan, elini açar da cömertlik eder, ibadette bulunur mu? Kâr ummaksızın veren ancak Allah’dır, Allah’dır, Allah! Yahut da Allah huylarıyla huylanmış olan, nur olan, Allah parıltısını elde eden Allah velîsi. Çünkü o ganidir, ondan başka herkes yoksul. Bir yoksul, karşılık ummadan al diyebilir, mal verebilir mi?

3355. Çocuk, elmayı görmedikçe kokmuş soğanı elinden bırakır mı hiç? Bütün alışverişlerde maksat var. Herkes, bir şey elde etmek için dükkânına geçmiş, kurulmuştur. Yüzlerce güzel matahlar gösterir, gönlünden elde edeceği karşılığı düşünür durur. Ey din ulusu, bir selâm bile duymazsın ki selâm veren, sonunda yenini, yakanı yakalamasın. Kardeş, ben halkın ileri gelenlerinden de, geri kalanlarından da tamahsız bir selâm bile işitmedim vesselâm!

3360. Yalnız Allah’nın selâmında bir tamah yoktur… işte o kdar. Sen ev ev, yer yer onu ara, gaflet etme! Ben ağzı güzel kokan adamın ağzından hem Allah haberini duydum, hem Allah selâmını! Bu Allah erlerinin selâmını da canla, gönülle kabul eder; Allah selâmını onların selâmından duyar, içerim. Çünkü onun selâmı da Allah selâmı olmuştur. Çünkü o, kendi varlığını ateşlere atmış, yakmıştır. Kendi varlığından ölmüş, Allah’yla dirilmiştir. Onun için Allah sırları, iki dudağının arasından çıkıp durmadadır.

3365. Riyazatta tenin ölümü diriliktir. Bu bedenin eziyet çekmesi ruha ebedîlik verir. O habis herif de horoz ne diyecek diye kulak vermiş dinliyordu. O adamın, horozdan ölüm haberini duyunca Musa’ya koşması Bunları duyunca ateşlenip koşa koşa Musa Kelimullah’ın kapısına dayandı. Korkudan kapısının toprağına yüz sürmekte, Ey Kelîm, feryadıma yetiş demekteydi. Musa, “ Yürü, yüzünü yerlere döşe de kurtul. Mademki usta oldun, kuyudan sıçra, çık!

3370. Hadi Müslümanlara ziyan ver, keseni, dağarcığını iki kat doldur. Ben, sana aynada görünen bu kaza ve kaderi kerpiçte gördüm. Akıllı kişiye, sonda görülecek şey önceden görünür, gönlüne doğar; bilgisi az kişiye sonunda!” dedi. Adam tekrar feryat edip dedi ki: “ Ey iyi ahlâklı, lûtfet. Başıma kakma yüzüme vurma. Ben, iyiliğe lâyık bir adam değilim, ancak öyle hareket edebilirdim… ettim de. Sen, benim liyakatsızlığıma iyi bir karşılık ver, lûtfet.”

3375. Musa, “ Oğul, şastten bir oktur fırladı, geri gelmesi âdet değildir ki. Fakat bir iyilikte bulunmak isterim; ölüm zamanı imansız kalmayasın, imanlı ölesin. İmanını yoldaş edindin mi dirisin… imanla gittin mi ebedîsin” dedi. Tam bu sırada adamın hali değişti gönülü bulandı, leğen getirdiler. Bu, yemekten meydana gelen gönül bulantısı değil, ölüm alâmeti! A ham betbaht, kayetmenin ne faydası var sana?

3380. Dört kişi alıp evine götürdüler. Adamcağızın ayakları birbirine dolaşıyordu. Musa’nın öğüdünü dinlemiyor, halifelikte bulunuyorsun ha… Fakat kandini çeliği sağlam bir kılıcın üstüne atıyorsun! Kılıç, senin canını alıverir, hiç utanıp sıkılmaz. Kardeş, bu senin lâyığındır, lâyığın! Musa’nın, o adamın imanla ölmesi için duası Musa, o seher çağı duaya başladı: “ Yarabbi, sen, onun imanını alma. Padişahlıkta bulun, bağışla onu… o yanılmış, şaşırmış, haddini bilmemiş, haddinden fazla ileri gitmiş!

3385. Bu bilgi, senin harcın değil dedim ama sözümü anlamadı. Başımdan savuyorum sandı. Sopasını ejderha yapabilen kişi ejderhaya el atabilir. Dudağını yumup söylemeyen, sırrı gizleyebilen, gayb sırrını öğrenebilir. Su kuşundan başka kuş denize atılmaz, artık anlayıver… doğrusunu Allah daha iyi bilir. O da suda yaşayan kuş olmadığı halde denize atıldı, boğuluyor… ey merhametli Allah, sen elini tut! “ Ulu Allah’nın Musa aleyhisselâm’ın duasını kabul etmesi

3390. Allah dedi ki: “ Peki… imanını bağışladım. Hattâ dilersen şimdi dirilteyim de… Değil yalnız onu, hatırın için bütün ölüp gömülmüş olanları diriteyim. Musa, “ Yarabbi, bu dünya ölümlü dünyadır. Sen, onu aydınlık âlemde dirilt. Bu fena dünya, varlık dünyası değil. Sonunda yine ölecek değil mi… âriyet dirilmede ne fayda var? Sen, şimdi onlara, gözlerden gizli olan “ Ledeyna muhdarun “ yurdunda rahmet saç! “ dedi.

3395. Ey insan, cisim ve mal ziyanı, cana faydadır canı vebalden kurtarır. Sen de riyazata canla, başla müşteri ol. Tenini riyazata verdin mi canını kurtardın demektir. Ey bahtı yaver kişi, gönlüne ihtiyatsız riyazat isteği gelirse secdeye baş koy, şükranelikler ver. Mademki Allah, o riyazat isteğini verdi, şükürler et. O istek, sana kendiliğinden gelmedi, seni “ Kün “ emriyle riyazata çekti. Çocuğu yaşamayan kadının ağlayıp inlemesi, “ Bu, senin riyazatına karşılıktır, senin için, mücahitlerin cihadına mukabildir “ diye cevap gelmesi Bir kadın vardı, her yıl bir çocuk doğururdu. Fakat çocuk, altı aydan fazla yaşamazdı.

Ürünlerimizi İncelediniz Mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir