İçeriğe geç

Mevlana Sözleri – Mesnevi (3. Cilt – 43. Bölüm)

4200. Bu suretle de kendimi kaynamaya, vereyim de onun kucağına ulaşayım, ona kavuşmaya bir yol bulayım! Çünkü insan, zenginlikte azgın olur. Rüyasında Hindistan’ı gören fil gibi azar, kudurur. Fil, rüyada Hindistan’ı gördü mü filciyi dinlemez, azgın bir hale gelir. Hanımın nohuda özürler getirmesi ve nohudu kaynatmasındaki hikmet Hanım, nohuda der ki: “ Ben de bundan önce senin gibi yeryüzü cüz’ülerindenim. Ateş gibi mücadeleyi içercesine tadınca makbul oldum.

4205. Bir müddet yeryüzünde kaynadım, bir müddet de ten tenceresinin içinde. Bu iki kaynayışla duygulara kuvvet oldum, ruh kesildim de sonra seni pişiriyorum. Cematken, bu sıfattan koşar, geçersen bilgi olur, mânevî sıfatlar haline gelirsin, derdim. Ruh sahibi oldum ama bu sefer de diyorum ki: Bir kere daha coş, kayna da bu canlı suretten de geç! Allah’dan inayet iste… bu ince bahislerde ayağın sürçmesin, mânanın künhüne, işin tâ sonuna eriş!

4210. Çünkü çok kişiler Kur’an’ı anlayamadılar da yol azıttılar… bazı kişilerse o ipe sarıldılar ama kuyunun dibine gittiler. A inatçı, yücelere çıkmak sevdasında değilsen ipin ne suçu var? Konuk öldüren mescide konuklayan adam hikâyesinin sonu ve o konuğun niyetindeki doğruluk O himmeti yüce garip dedi ki: “Ben, bu mescitte kalacak, bu mescitte uyuyacağım. Ey mescit, bana Kerbelâ olsan yine aldırış etmem. (zaten yok olmayı, zaten ölmeyi istiyorum). Sen beni muradıma eriştiren bir Kâbe olacaksın! Ey seçilmiş ev, aman beni kurtar da Mansur gibi ipimle oynayayım.

4215. Size gelince: Öğüt vermede Cebrail bile olsanız Halil, ateş içinde medet istemez ki. Ey Cebrail, git… ben tutuşmuş yanmaktayım; amber ve öd ağacı gibi yanmakta, bana daha hoş geliyor. Ey Cebrail, sen bana yardım ediyorsun, kardeş gibi beni görüp gözetiyorsun ama, Ben ateşe atılmada pek çeviğim… yanmakla azalacak, yanmakla çoğalacak, yaşayacak can değilim ki! Ot yemekle artan, gelişen can hayvan canıdır… O can, ateşe mensuptur, odun gibi de telef olur gider.

4220. Odun olmasaydı meyve verir, ebediyen mamur bir halde kalır, her şeyi de mamurlaştırırdı. Bu ateş, bil ki yakıcı bir yelden ibarettir… asıl ateşin ışığıdır, kendisi değil! Asıl ateş, esîrdedir. Yeryüzündeki onun ışığı, onun gölgesidir. Hulâsa ışık ve gölge, daima oynar durur, bakî kalmaz… yine koşa koşa madenine gider, aslına kavuşur. Boyun daima olduğu gibidir de gölgesi bir an kısalır bir an uzar.

4225. Çünkü ışıkların hiç kimse sebat ettiğini görmemiştir; akisler yine döner; asıllarına, analarına giderler. Kendine gel… ağzını yum; fitne, dudaklarını açtı… kuru sözlere giriş, doğrusunu Allah daha iyi bilir! İyi anlayanları kötü hayallere düşmeleri Bu hikâye sone ermeden hasetçilerden bir kötü dumandır geldi. Ben, bundan korkmam ama bu tekme, belki bir gönlü sâf kişinin ayağını çeler. O Hakîmi Gaznevî, perde ardında kalanlara ne güzel mânevi bir misal getirdi.

4230. Sapıklar, Kur’an’da sözden, lâftan başka bir şey görmezlerse şaşılmaz ki Körün gözüne, nurlarla dolu güneşin ışıkları gelmez de yalnız bir hararet gelir. Göbekli biri, ansızın eşek yurdundan şunu, bunu kınayan karılar gibi baş çıkararak, “ Bu söz, yani Mesnevi, aşağılık bir söz…Peygamber’in hikâyesi ona uymayı anlatıp durmakta. Bunda öyle velîlerin at koşturdukları makamlara ait yüce bahisler, yüksek şeyler yok…

4235. Dünyadan ve Allah’dan başka her şeyden kesilmeden tut da yokluk makamına kadar derece derece, mertebe mertebe Allah’ya ulaşıncaya kadar Her durağın, her konağın şehri de yok ki bir gönül sahibi onunla kanatlanıp uçsun” dedi. O kâfirler Allah’nın kitabını da bu çeşit kınadılar. “ Bu esatirden eski masallardan ibaret… öyle derin bahisler, yüce hakikatleri eşelemeler yok, bunda. Bunu küçücük çocuklar bile anlar. Kabul edilecek, yahut edilmeyecek emirlerden nehiylerden ibaret.

4240. Yusuf, Yusuf’un büklüm, büklüm zülüfleri… Yakub, Zeliha,Zeliha’nın derdi… Hep bunlar değil mi? Bunları herkes anlar, bilir. Nerede bir söz ki akıl, onu idrak edemesin de hayretlere düşsün” dediler. Allah’da dedi ki: “ Eğer bu sana kolay görünüyorsa bu çeşit kolay, basit bir sure söyleyiver. Cinlerinize, insanlarınıza kudret ve sanat sahibi olanlarınıza söyleyin de ehemmiyetsiz gördüğünüz âyetler gibi bir âyet meydana getirsinler!” Mustafa aleyhisselâm’ın “ Kur’an’ın zâhiri var, bâtını var, bâtının da yedinci bâtına kadar bâtını var “ hadîsinin tefsiri Bil ki Kur’an’ın bir zâhiri var… zâhirin de gizli ve pek kuvvetli bir de içyüzü var.

4245. O bâtının bir bâtını, onun da bir üçüncü bâtını var ki onu akıllar anlayamaz, hayran kalır. Kur’an’ın dördüncü bâtınıysa eşsiz, örneksiz Allah’dan başka kimse görmemiş, kimse bilmemiştir. Oğul, sen Kur’an’ın dış yüzüne bakma… Şeytan da Âdem’in topraktan ibaret gördü, hakikatine eremedi! Kur’an’ın zâhiri, insana benzer… sureti görünür, meydandadır da canı gizli! İnsanın amcası, dayısı bile insana o kadar yakın olduğu halde yüzyıl beraber yaşasalar halini bir kıl ucu olsun göremez, anlayamaz. Peygamberlerle velîlerin – aleyhimüsselâm – dağlara, mağaralara gitmeleri, gizlenmek için olmadığı gibi halkta korkularından da değildir. Onlar, mümkün olduğu kadar halkın dünyadan alâkasının kesmek ve bu suretle insanları irşad etmek için bu işi yaparlar

4250. Veliler, halkın gözünden gizlenmek için dağlara giderler derler ya… Hakikatte zaten halka nazaran bunlar yüz tane dağın tepesine çıkmışlar, ayaklarını yedinci kat göğün üstüne atmışlardır. Onla, halka nazaran yüzlerce denizden yüzlerce dağdan ötedeyken neden dağlara giderler de gizlenirler? Velinin dağa kaçmaya ihtiyacı yoktur ki… gök tayı bile onun ardından koşar, ayağından yüzlerce nal sökülür, düşer de yine de izine yetişemez! Gök yüzü bile döndü dolaştı da o canın tozuna erişemedi… bu yüzden de yaslandı, gök elbiselere büründü!

4255. Hani zâhiren peri gözden gizlidir ya… insan, perilerden daha gizlidir. Akıllıya göre insan, gizli olan periye nazaran yüz kat daha gizli! Akıllıya nazaran insan bu kadar gizli olunca gayb âlemindeki seçilmiş insan nasıl olur? Velîlerle velîlerin sözleri Musa’nın asâsıyla isa’nın afsununa benzer İnsan, Musa’nın asâsına benzer, İsa’nın afsunu gibidir. Müminin kalbi, adalet sahibi olan ve yardım dilenen Allah elindedir. Allah’nın iki parmağı arasındadır.

4260. Asâ, görünüşte bir sopadan ibarettir ama ağzını açtı mı bütün varlık, ona bir lokmadır. İsa’nın afsunundaki harfe, sese bakma. Ondan, ölüm bile kaçıyor, sen ona bak! Afsunda ki o ehemmiyetsiz, o değersiz sözlere bakma, o afsunla ölünün sıçrayıp oturuşunu seyret. O sopayı ehemmiyetsiz görme… yemyeşil denizi nasıl böldü, onu gör! Uzaktasın da yalnız birer kara çadırdır görüyorsun… bir adım ilerle de orduyu gör!

4265. Uzak olduğundan yalnız bir toz dumandır görüyorum ama birazcık yaklaş, ileri var da topun içindeki adama bak! Onun tozu, gözleri aydın eder… onun erliği, dağları yerinden söker! Musa, çölün bir ucundan kalkıp gelince Tur dağı, onun gelişinden neşelendi, rakkas kesildi! “ Ey dağlar, Davud’la beraber okuyun dedik; kuşları da ona teshir ettik “ âyetinin tefsiri Davud’un yüzü Allah nuruyla parladı… dağlar, onunla beraber feryada geldiler. Dağ Davud’a yoldaş oldu… her iki çalgıcıda bir padişahın aşkıyla sarhoş oldu!

4270. “ Dağlar Davud’un sesine ses verin, onunla beraber ırlayın” diye emir geldi. Dağla Davud… ikisi de bir sesle seslendi, bir perdeden okudu. Allah dedi ki: “ Ey Davud, sen yerinden, yurdundan ayrıldın… benim için hemdemlerinden cüda düştün. Ey garip olmuş, tek ve muinsiz kalmış olan Davud, iştiyak ateşi, gönlünden şule vermekte. Çalgıcılar, hanendeler, arkadaşlar istersin. O Kadîm Allah dağları senin huzuruna getirir. Dağlar, sana çalgı çalarlar, şarkı okurlar, zurnacılık ederler. Hepsi de huzurunda yel gibi ses çıkarır, sesine ses verirler.! ”

4275. Dudağı, dişi yokken dağın ses vermesi, feryat etmesi caiz oluyor ya… bil ki velînin de ağızsız, dudaksız sözleri, feryatları var! O her şeyden arınmış mescidin cüzülerinden her an nağmeler çıkar. O nağmelerde her an, velinin can kulağına ulaşır. Yanında oturanlar duymazlar, işitmezlerde o duyar, işitir. Ne mutlu o cana ki gayba inanmıştır! Velî, kendi kendine yüzlerce söz söyler, dinler de yanında oturan kokusunu bile alamaz! Lâmekân âleminden gönlüne yüzlerce sual, yüzlerce cevap gelir, menziline kadar erişir!

4280. Bunları sen duyarsında başkaları kulaklarını ağızlarına kadar yaklaştırsalar yine duymazlar! Tutalım, velîlerin sessiz, harfsiz sözlerini duymuyor, işitmiyorsun; işte gördün ya… misli sende de var; neden inanmıyorsun a sağır! Kendi anlayışındaki kusur yüzünden Mesnevî’yi kınamaya kalkışana cevap Ey kınayan köpek, sen hav hav edip duruyor da Kur’an’ı kınamakla hükmünden kendimi kurtarırım mı sanıyorsun? Bu o aslan değil ki ondan canını halâs etmeğe muvaffak olasın, yahut kahrının pençesinden imanını kurtarasın! Kur’an, kıyamete kadar, ey kendilerini bilgisizliğe feda edenler, diye nida eder.

4285. Der ki: “ Siz, beni masal sandınız da kınama ve kâfirlik tohumunu ektiniz! Fakat kınayıp da aslı yok, masaldan ibaret dediniz ama gördünüz ya… siz yok oldunuz, siz masal oldunuz. Ben Allah’nın kelâmıyım, Allah’yla kaimim. Canın canına gıdayım; arı duru, parlak bir yakutum. Ben, güneşin nuruyum… sizin üstünüze vurdum, sizi aydınlattım; fakat güneşten ayrılmış değilim. Bakın, ben âşıkları ölümden kurtarmak için buracıkta akıp duran bir âbıhayatım.

4290. Hırsınız, hasediniz bu kötü kokuyu salmasaydı Allah, sizin mezarlarınıza da bundan bir katrecik saçardı. O, Hakîm’in sözünü, o Hakîm’in öğüdünü tutmaz mıyım hiç? Her kötü ve yanlış kınama yüzünden gönlümü bozmam, işimden, sözümden kalmam. Seyislerin ıslık çalmaları yüzünden tayın ürküp su içmemesi Hakîm-i Gaznevî, buyurmuştur ki: tayla anası su içerlerken, Seyisler, atlar gelsinler, su içsinler diye ıslık çalıyorlardı. Tay ıslık sesini duyunca başını kaldırdı, ürküp su içmekten vazgeçti.

4295. Anası“Yavrucuğum, neye ürküyor suiçmiyorsun?” diye sordu. Tay dedi ki: “ Bunlar ıslık çalıyorlar. Hep birden ıslık çalmalarından korktum. Yüreğim titredi, yerinden oynadı. Hep birden ıslık çalıp bağırmaları beni korkuttu.” Anası “Dünya kurulalı abes işler de bulunanlar vardır… bu dünya böyle kurulmuş, böyle gider! Benim akıllı yavrucuğum,sen işine bak… onların kendi saçlarını, sakallarını yolmaları yakındır!” dedi.

Ürünlerimizi İncelediniz Mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir