İçeriğe geç

Mevlana Sözleri – Mesnevi (3. Cilt – 3. Bölüm)

205. O gizlice niyazın, o önü sonu anman yok mu? İşte sâf, halis ve hüzünlü dua odur. “Ey Allahm ey feryadıma erişen, ey yardımcım” demendir. Allah yolunda köpeğin sesi bile Allah cezbesiyledir. Çünkü Allah’ya her yönelen, bir yol kesicinin esiridir. Eshabı Kehf’in köpeği gibi… pis şeyden kurtulunca padişahlar sofrasının başına oturdu. Mağaranın önünde kıyamete kadar dağarcıksız, heybesiz ârifcesine rahmet lokmasını, rahmet suyunu yeyip içmekte.

210. Nice köpek postuna bürünmüş adsız sansız kişiler var ki perde ardında şarapsız kalmazlar. Oğul, bu şarap, için can ver. Savaşsız, sabırsız yenme olur mu hiç? Bunun için sabır güç bir şey değildir. Sabret, sabır, güçlüklerin, sıkıntıların anahtarıdır. Bu pusudan sabır ve ihtiyat etmeksizin kimse kurtulmadı. Sabır da ihtiyatın eli ayağıdır. İhtiyatta bulun, bu zehirli otu yeme. İhtiyata riayet, peygamberlerin kuvvetinden, nurundandır.

215. Her yelden oynayıp duran samandır. Dağ, hiç yele ehemmiyet verir mi? Her yanda bir gulyabani, seni çağırır, “Kardeş, gel, yol istiyorsan işte buracıkta. Yoldaş, sana yol göstereyim, yoldaşın olayım. Bu ince yolda ben sana kılavuzum” der. Fakat ne kılavuzdur o, ne de yol bilir. Yusuf, o kurt huylunun yanına az var! İhtiyat ona derler ki seni bu dünyanın yağlı, ballı şeyleri, bu âlemin tuzakları, hileleri aldatmasın.

220. Çünkü bu âlemin ne tadı vardı, ne tuzu. Sihir okur da kulağına üfler durur. “Ey nur gibi apaydın adam, ev senin sen de benimsin” der. İhtiyat ona derler ki “Midem dolgun tokum”,yahut “Hastayım, bu mezardan hastalandım”, Yâhut “ Başım ağrıyor, sen bunu geçirmeye bak” yahut da “ Benim dayımın oğlu çağırdı, davetliyim” deyip başından savasın. Çünkü bir şerbeti bile zehirlerle sunar, tatlısı vücudunda yaralar, bereler meydana getirir.

225. Sana elli, altmış bile verse ey balık, o verdiği şey , oltada ettir. Verdi, farz edelim, fakat o hilebaz nereden verecek? Hilebazın sözü çürümüş cevizdir. Onun gürültüsü aklını alır, beynini altüst eder.Yüz binlerce aklı bile bir pula saymaz. Dostun, kesendir, hurcundur, Ramin’sen Vise’den başkasını arama. Vise de sensin, mâşukun da sen. Bu zâhiri şeylerin hepsi sana âfettir.

230. İhtiyat ona derler ki seni davet ettiler mi bunlar, benim sarhoşum bunlar benim dostum, beni seviyorlar, beni istiyorlar demeyesin. Davetlerini, kuşlara çalınan ıslık bil. Avcı, pusuda gizlidir de kuş gibi örter durur. Önüne de seslenen, öten, çığıran budur zannını vermek için bir ölü kuş koymuş. Kuşlar… onu kendi cinsinden sanıp toplanırlar. O da onların derilerini yüzer. Ancak Allah hangi kuşa ihtiyat ve tedbir duygusu vermişse o kuş o taneye, o tuzağa aldanıp gelmez.

235. İhtiyatsızlık, tedbirsizlik, pişmanlıktan ibarettir. Bunu anlatan şu hikayeyi de dinle. Köylünün şehirliyi aldatıp yalancıktan ve birçok ısrarla köye çağırması Kardeş, eskiden bir şehirliye köylünün tanışıklığı vardı. Köylü, şehre geldikçe şehirlinin mahallesine çadır kurar, evine kurulup otururdu. İki ay, üç ay ona konuk olur, dükkanına geçer oturur, sofrasına çökerdi. Şehirli, köylünün ne ihtiyacı varsa bedavaya yerine getirir, düzer koşardı.

240. Köylü bir gün yüzünü şehirliye döndü de dedi ki: “A efendim, sen hiç köye gelmez, hiç seyre seyrana çıkmaz mısın? Allah aşkına olsun bütün oğullarını getir. Şimdi tam gül mevsimi, ilkbahar. Yahut da yazın meyve zamanı gel de hizmetine kemer kuşanayım. Soyunu sopunu, çoluk çocuğunu,akrabalarını getir, köyümüzde üç, dört ay kal. Bahar çağında köy pek hoş olur, çayırlık, çimenlik, gönle ferah veren gönül çeken lâlelik kesilir”

245. Şehirli, başından savmak için ona vaatte bulundu, vaadinin üstünden de sekiz yıl geçti. Köylü, her yıl “ Ne vakit geleceksin. Kış gelip çattı” der, O da “ Bu yıl filan yerden konuk geldi. Müsaade edin de gelecek yıl, işten, güçten kurtulursam gelirim” der, Köylü “ Ailem, ey kerem sahibi, çoluğunu, çocuğunu bekleyip duruyor” diye karşılık verirdi.

250. Her yıl leylek gelince köylü de gelir, şehirlinin evine konardı. Şehirli, her yıl altınından, malından köylüye harceder, onun üstüne kanat gererdi. Nihayet son defa o yiğit köylü, tam üç ay şehirliye misafir oldu.O da, ona sabah akşam sofra yaydı, yedirdi, içirdi. Köylü, utanıp yine “ Efendim, kaç keredir vadettin, beni kaç kere beni kaç keredir aldattın bu, niceyedir?” dedi. Şehirli dedi ki: “ Canım da, bedenim de buluşmayı isteyip duruyor ama her hareket, onun takdiriyle.

255. İnsan yelkenli gemiye benzer. Rüzgârı estiren bakalım onu ne yana sürecek?” Köylü, yine şehirliye andlar vererek “ Ey kerem sahibi, çoluğunu çocuğunu al, gel de ikramı gör” deyip. Elini tuttu. Üç kere and verdi, “ Allah için olsun gayret et, tez gel” dedi. Bunun üstüne on yıl geçti. Her yıl böyle lâflar eder, tatlı tatlı vaatlerde bulunurdu. Şehirlinin çocukları “Baba ay da sefer eder, bulut da gölge de.

260. Köylü bunca hakkın geçti. Onun için nice zahmetler çektin. O da, sen ona konuk olasın da hiç olmazsa bu hakların bir kısmını olsun ödemek ister. Bize, onu kandırın, köye getirin diye gizlice bir çok ricalarda bulundu” dediler. Şehirli dedi ki: “Yavrucuğum, doğru ama iyilik ettiğin kişinin şerrinden sakın demişler. Dostluk, son demdedir. Korkarım ki bir şey olur da tohum bozulur”

265. Sohbet vardır, keskin bir kılıca benzer, bostanı, ekini kış gibi kesip biçer. Sohbet vardır, ilkbahar gibidir. Her tarafı yapar, sayısız meyveler verir. İhtiyat ve tedbir ona derler ki kötü zannı gideresin, kaçıp kötülüklerden kurtulasın. Peygamber, “ Tedbir sui zandır” dedi. A boşboğaz, her adımı bir tuzak bil. Sahranın yüzü dümdüz ve geniştir ama her adımda bir tuzak var, küstahça koşmayı bırak.

270. Dağ keçisi “Nerde tuzak?” diye koşar, fakat yürüdü mü tuzağa düşer, boğazından yakalanır. Nerde tuzak diyordun ya, işte buracıkta,bak da gör.Ovayı gördün ama tuzağı görmedin. A şaşkın, çayırlıkta tuzak, pusu ve avcı olmadıkça kuyruk mu olur? Bu yere küstahça gelenlerin kemiklerini, kellelerini gör! Ey seçilmiş kişi, mezarlığa var da onların kemiklerine başlarından geçenleri sor!

275. O kör sarhoşlara bak da aldanış kuyusuna baş aşağı nasıl düştüler, açıkça gör! Gözün varsa körcesine gelme, gözün yoksa eline bir sopa al. Tedbir ve ihtiyat sopan yoksa bir gözlüyü kılavuz edin. Tedbir ve ihtiyat sopan yoksa kılavuzsuz her yolun başında durma. Körün adım atması gibi ihtiyatla adım at da ayağın kuyudan da kurtulsun, köpekten de.

280. Kör, bir kazaya uğramayayım diye titreye, titreye korkar ve ihtiyatlı adım atar. Ey dumandan kaçıp ateşe düşen… lokma ararken yılan’a lokma olan, Seba’lılar ve nimetten azmaları Seba halkının macerasını okumadın mı? Belki de okudun… okudun ama sesten başka bir şey duymadın. O dağ, sesi anlamaz ki.. dağın aklı mânaya gidemez ki. Dağ, akılsız, kulaksız ses verir durur. Fakat sen sustun mu o da susar.

285. Allah Seba’lılara pek büyük bir genişlik ve rahatlık verdi, yüz binlerce köşk, hayvan ve bağ ihsan etti. O kötü yaradılışlı adamlar buna şükretmediler. Vefada köpekten de aşağı oldular. Köpeğe bir kapıdan bir lokma ekmek verilse o kapıya bağlanır, hizmetkâr olur. Kapıya bekçi kesilir. Ona eziyet edilse yiyeceği lâyıkıyla verilmese bile o kapıyı bırakmaz. Orada karar eder, başka bir kapıya gitmez.

290. Oraya bir garip köpek gelse oradaki köpekler, onu gece gündüz tedibederler. İlk konağına git. Oradan nimetlendin, o nimetin hakkı, gönlünü oraya rehin etmendir derler. Yerine git, o nimetin hakkını bundan fazla terketme diye onu ısırırlar. Sen de gönül ve gönül ehlinin kapısından bir hayli âbıhayat içtin, gözlerin açıldı. Canın, ehlin diller gönlünden nice şükür, vecit ve kendinden geçiş gıdaları yedi.

295. Sonra da yine hırs yüzünden bu kapıyı bıraktın, hırs yüzünden her dükkânın etrafında dönüp dolaşmadasın. O çömleği yağlı ihsan sahiplerinin kapısına, arda kalasıca bir tirit için koşup duruyorsun. Bil ki can, asıl burada yağlanır, ümitsiz bir hâle düşenin işi burada düzelir. Hastaların, duasıyla şifa dilemek, şifa bulmak için her sabah İsa aleyhisselam’ın ibadet ettiği yerin kapısına toplanmaları İsa’nın ibadet yeri, gönül ehlinin sofrasıdır. Kendine gel, kendine ey derde müptelâ, sakın bu kapıyı bırakma. Halk her taraftan toplanır, kör, çolak, kötürüm, topal… hepsi.

300. Sabahleyin İsa’nın ibadet ettiği yerin kapısına gelir, onun nefesiyle illetten kurtulmayı umarak bekleşirdi. İsa, o güzel gidişli, evradını bitirince kuşluk çağı dışarı çıkar. Zayıf, perişan bir çok dertlinin şifa ümidiyle kapıya oturup bekleştiğini görür. Dua ederde “ Allah, hepinizin muradını verdi, maksatlarınıza eriştiniz. Şimdilik illetsiz zahmetsiz yürüyün, Allahnın yargılama ve kerem etmesine doğrulun” der.

Devamı için buraya tıklayın
En güzel Mevlana Sözleri için tıklayın
Ürünlerimizi İncelediniz Mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir